Quantcast
Channel: Coşkun Çokyiğit
Viewing all 176 articles
Browse latest View live

Altın Koza Onur Ödülleri Belli Oldu

$
0
0
İzzet Günay
Adana Büyükşehir Belediyesi tarafından düzenlenen 20. Altın Koza Film Festivali kapsamında verilen geleneksel Yaşam Boyu Onur Ödülleri, bu yıl oyuncular Çolpan İlhan, İzzet Günay ve Demir Görgün Karahan ile yapımcı Necip Sarıcı’ya takdim edilecek. Adana Büyükşehir Belediye Başkan Vekili Zihni Aldırmaz’ın yaptığı açıklamaya göre, 16 – 22 Eylül 2013 tarihleri arasında gerçekleştirilecek 20. Altın Koza Film Festivali kapsamında verilen Yaşam Boyu Onur Ödülleri, bu yıl Türk Sineması’nın önemli oyuncularından Çolpan İlhan, İzzet Günay ve Demir Görgün Karahan ile yine yapımcı kimliği ile sinemamızda çok önemli bir yer tutan Necip Sarıcı’ya takdim edilecek. 


Zihni Aldırmaz yaptığı açıklamada “Altın Koza Film Festivali yayınladığı kitaplarla sinema tarihine önemli ve kalıcı katkılar sağlamaktadır. Her yıl olduğu gibi bu yıl da onur ödülleri kapsamında İlhan, Günay, Karahan ve Sarıcı’nın sinema serüvenlerini anlatan kitaplar sinema yazarı Burçak Evren tarafından kaleme alınacaktır” dedi. Aldırmaz ayrıca onur ödülü sahibi sinemacıların filmlerinden oluşan seçkilerin de izleyiciyle buluşacağını belirtti.

Adana Büyükşehir Belediyesi 20. Altın Koza Film Festivali Yaşam Boyu Onur Ödülleri sahiplerine, 19 Eylül Perşembe günü yapılacak Onur Ödülleri Töreni’nde verilecek.



Reis Çelik ve Ümit Ünal Altın Portakal Jürisi'ne Seçildi

$
0
0
Ümit Ünal ve Reis Çelik Altın Portakal Jürisinde.
Yönetmen Reis Çelik ve yönetmen Ümit Ünal, Altın Portakal’ın Türkan Şoray başkanlığındaki büyük jürisinde görev yapacak. 90’lı ve 2000’li yıllar Türk sinemasının önde gelen yönetmenleri arasında yer alan Reis Çelik ve Ümit Ünal, deneysel filmlerin öncüsü olarak da isim yaptılar. Çelik ve Ünal’ın yönettiği çok sayıda film, ulusal ve uluslararası tanınmış festivallerden önemli ödüllerle döndü.
Silahlı Sol Eylemcileri sinemaya aktardı
“Hoşça kal Yarın” filmiyle 12 Mart diktatörleri tarafından idam edilen Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’ı gibi Türkiye solunun silahlı mücadele taraftarı eylemcilerini sinemaya aktaran Reis Çelik, sinemacılığı yanında gazetecilik ve televizyon programcılığı alanlarında da önemli işlere imza attı. 12 belgesel film, 600 civarında reklam ve siyasal kampanya filmi çeviren Reis Çelik, “Nazım Hikmet Ziyaretçin Var” (Belgesel Film-1992), “Işıklar Sönmesin” (1992), “Hoşçakal Yarın” (1998), “İnat Hikâyeleri” (2004), “Mülteci” (2008), “İnadına Film Çekmek” (Belgesel Film-2010), “Lal Gece” (2012), “F Tipi Film” (2013) adlı uzun metraj filmlerin yönetmenliğini yaptı.

Hem sinemacı hem edebiyatçı 
Sinemayla okul yıllarında tanışan Ümit Ünal; senaryosuna da imza attığı “9” (2001), “Anlat İstanbul” (2004), “Ara” (2008), “Zaman Hırsızı” (2007), “Gölgesizler” (2008), Kaptan Feza (2009)  ve “Ses” (2010), “Nar” (2011) gibi 2000’li yıllara damgasını vuran filmlerin yönetmenliğini yaptı. Ümit Ünal, “Milyarder” (Kartal Tibet), “Teyzem” (Halit Refiğ) , “Hayallerim, Aşkım ve Sen”  (Atıf Yılmaz),  “Arkadaşım Şeytan” (Atıf Yılmaz), “Piano Piano Bacaksız”  (Tunç Başaran), “Berlin in Berlin”  (Sinan Çetin), “Yaz Yağmuru” (Tomris Giritlioğlu), “Amerikalı” (Şerif Gören),  “En Mutlu Olduğum Yer” (Kağan Erturan) filmlerinin de senaryosunu yazdı. Edebiyatçı yanıyla da tanınan Ümit Ünal’ın  “Amerikan Güzeli”  (öykü), “Aşkın Alfabesi” (Roman), “Kuyruk” (Roman) ve “Işık Gölge Oyunları” (Yaşantı) adlı dört de kitabı yayımlandı.

Altın Portakal ödülleri için heyecanlı bekleyiş
50. Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali’nin ulusal uzun metraj film yarışmasına başvuruda bulunan 68 film Eylül ayının ilk yarısında toplanacak ön jüri tarafından değerlendirmeye tabi tutulacak.  Ön jüri tarafından yarışmaya seçilen filmler, 50. Festivalin ana jürisi tarafından değerlendirilecek. Portakal’da bu yıl en iyi film 350 bin TL, en iyi ilk film 100 bin TL, en iyi yönetmen 55 bin TL, en iyi senaryo 35 bin TL, en iyi görüntü yönetmeni 30 bin TL, en iyi müzik 30 bin TL parasal ödülle ödüllendirilecek.

ALTIN KOZA’NIN JÜRİ ÜYELERİ BELLİ OLDU

$
0
0
Adana Büyükşehir Belediyesi tarafından 16 – 22 Eylül tarihleri arasında düzenlenecek olan 20. Altın Koza Film Festivali kapsamında yapılacak Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması’nda görev yapacak jüri üyeleri belli oldu. Konuyla ilgili bir açıklama yapan Adana Büyükşehir Belediye Başkan Vekili Zihni Aldırmaz, ‘Her yıl büyük bir ilgiyle karşılanan Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması’nda finalist filmleri değerlendirecek jüri üyelerimiz belli oldu. Tüm eserlere bir kez daha iyi şanslar diliyor, tüm sinemaseverleri bu heyecanı bizimle paylaşmak için, Eylül ayında Adana’ya davet ediyorum’ şeklinde konuştu.  Adana Büyükşehir Belediyesi Başkan Vekili Zihni Aldırmaz ayrıca, başkanlığını Berlin Film Festivali Avrupa Pazarı Direktörü Beki Probst’un yapacağı jüride, her yıl olduğu gibi, bu yılda kendi dallarında önemli isimlerin yer aldığını sözlerine ekledi.

Zihni Aldırmaz’ın açıklamasına göre, 20. Altın Koza Film Festivali Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması’nda görev yapacak jüri üyeleri şöyle: yönetmen Pelin Esmer, yapımcı Türker Korkmaz, görüntü yönetmeniÖzgür Eken, oyuncular Melisa Sözen ve Yiğit Özşener ile müzisyen Cengiz Onural.
FİLM – YÖN’DEN ‘EN İYİ YÖNETMEN’ ÖDÜLÜ
Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması kapsamında Film – Yön (Film Yönetmenleri Derneği)’nin de bir ödül vereceğini açıklayan Zihni Aldırmaz, Film-Yön jürisinin, yönetmenler İsmail GüneşEzel Akay ve Handan Öztürk’ten oluşacağını belirtti.

Film – Yön ve Altın Koza Film Festivali tarafından ilki geçtiğimiz yıl düzenlenen 19. Altın Koza’da açılan bu ödül bölümünün amacı, sinemanın temel yaratıcısının, yani yönetmenin daha iyi tanımlanması, farklılığının algılanması konusunda bir ufuk açmak olarak nitelendiriliyor. Uygulama, seyirci açısından da, yönetmen sinemasının daha iyi algılanması konusuna dikkat çekmeye çalışıyor.
SİNEMA YAZARLARI FİLMLERİ DEĞERLENDİRECEK
Festival kapsamında her yıl verilen ödüllerden birinin de SİYAD En İyi Film Ödülü olduğunu belirten Başkan Vekili Zihni Aldırmaz, bu yıl SİYAD Jürisi’nde sinema yazarları Serdar AkbıyıkYeşim Burul Seven ve Olkan Özyurt’un görev yapacağını sözlerine ekledi.
Adana Büyükşehir Belediyesi 20. Altın Koza Film Festivali kapsamında yapılacak Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması’nda ödüller,22 Eylül tarihinde yapılacak Ödül Töreni’nde sahiplerini bulacak.


Coen Kardeşler’in Cannes’da Yarışan ve Büyük Ödüllü filmi Inside Llewyn Davis Altın Koza'da

$
0
0
 Inside Llewyn Davis
Bu yıl 20. yaşını kutlayacak olan, Adana Büyükşehir Belediyesi Altın Koza Film Festivali’nin, uluslararası gösterim bölümünün detayları açıklanmaya başlandı. Cannes ve Berlin gibi festivallerden ödüllerle dönen filmlerin, Türkiye’deki ilk gösterimlerinin Altın Koza Film Festivali kapsamında yapılacağını ifade eden, Adana Büyükşehir Belediyesi Başkan Vekili Zihni Aldırmaz, ‘Her yıl belirttiğim gibi, festivalimizin gösterim bölümüne özel bir önem veriyoruz. Bu yıl, dünyadaki festivallerden ödüllerle dönmüş pek çok önemli filmin ülkemizdeki ilk gösterimi, Altın Koza kapsamında gerçekleştirilecek. Tüm sinemaseverleri, normal şartlarda sinemalarda görme imkanı bulamayacakları bu filmleri, ücretsiz izlemek üzere, sinema salonlarına davet ediyorum’ dedi.  Coen Kardeşler’in, Cannes’da yarışan ve Büyük Ödülü alan son filmi INSIDE LLEWYN DAVIS, festival kapsamında Türkiye’deki ilk gösterimi yapılacak filmlerden ilk göze çarpanlar arasında bulunuyor.
 Türkiye’deki ilk gösterimleri yapılacak olan bazı filmler; 
Berlin Film Festivali’nde çok beğenilen ve En İyi Kadın Oyuncu ödülüne layık görülen, Sebastian Lelio imzalı GLORIA; 
Cannes Film Festivali’nde Altın Palmiye için yarışan filmler arasında yer alan, Amerikan bağımsız sinemasının önemli isimlerinden Jim Jarmush’un yönettiği SADECE AŞIKLAR HAYATTA KALIR (Only Lovers Left Alive); 
Bir Ayrılık adlı filmiyle büyük ses getiren Ashgar Farhadi’nin yönettiği, bu yıl Cannes Film Festivali’nde En İyi Kadın Oyuncu ödülünü kazanan GEÇMİŞ (The Past); 
Cannes’da Jüri Özel Ödülü’ne layık görülen, Kore-Eda Hirakazu imzalı BENİM BABAM BENİM OĞLUM (Like Father Like Son)
Meksikalı Amat Escalante’ye Cannes’da En İyi Yönetmen ödülünü getiren  HELİ
Arnaud Desplechin imzasını taşıyan, Cannes’da altın Palmiye için yarışmış olan DÜŞ VE 
GERÇEK (JIMMY P. PSYCHOTHERAPY OF A PLAINS INDIAN) Karlovy Vary Film Festivali’nde büyük ödül Kristal Küre’yi alan Janos Szasz’ın yönettiği Macaristan yapımı NOT DEFTERİ (Le Grand Cahier)
Tanınmış yönetmen Hany Abu-Assad’ın son filmi ÖMER (OMAR) ve Cannes’da Eleştirmenler Haftası İzleyici Ödülünü kazanan, Ritesh Batra’nın yönettiği  SEFERTASI (The Lunchbox).

Prof. Sami Şekeroğlu Sinema-TV Merkezi'nde Kim Ki-Duk Buluşması

$
0
0
Prof. Sami Şekeroğlu Sinema-TV Merkezi Kim Ki-Duk'u ağırlamaya hazırlanıyor. Dünyaca ünlü yönetmen, Merkez'de 13 Eylül 2013 Cuma günü saat 16:00 da bir konferans verecek. Film gösterileri de yine aynı gün başlayacak ve 19 Eylül'e kadar devam edecek. Etkinlik programı aşağıda bulunan tablodaki gibidir. Etkinlik boyunca yönetmenin Acı, Boş Ev, Fedakar Kız, Zaman filmleri dönüşümlü olarak gösterilecek.

Görseli büyütmek için çift tıklayınız.

3. Uluslararası Suç ve Ceza Film Festivali Bilet Satışları Başladı

$
0
0
İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi tarafından, 13-19 Eylül 2013 tarihleri arasında 3. kez düzenlenecek olan Uluslararası Suç ve Ceza Film Festivali zengin film seçkisi ve kapsamlı akademik programıyla, izleyici karşısına çıkmaya hazırlanıyor! İstanbul’un kültür-sanat ve akademik yaşamına yeni bir soluk katan festival kapsamında bu yıl da ana tema kapsamında uluslararası sempozyum, paneller ve söyleşiler düzenlenecek. 46 farklı ülkeden 100’e yakın filmin gösterileceği festivalde programdaki filmlerin büyük çoğunluğu Türkiyeli sinemaseverlerin karşısına ilk kez çıkacak. Festival film programı aşağıda belirtilen bölüm başlıklarından oluşmaktadır.


Uluslararası Altın Terazi Uzun Metraj Film Yarışması
Çocuk(ça) Adalet?
Adalet Terazisi
Suç Hikayeleri
Panorama

Film gösterimleri ve festival etkinliklerinin gerçekleşeceği mekânlar aşağıdaki şekilde sıralanmaktadır.

Nişantaşı City Life Sinemaları Salon No: 3
Beyoğlu Atlas Sineması
Beyoğlu Sineması
İstanbul Üniversitesi Kongre ve Kültür Merkezi

İstanbul Üniversitesi Kongre ve Kültür Merkezi'nde gerçekleşecek Belgesel ve Kısa film gösterimleri ücretsiz izlenebilir. CityLife Nişantaşı, Atlas ve Beyoğlu Sinemaları için 6 TL’den satışa sunulacak festival biletleri, www.mybilet.com ve festival mekânlarındaki gişelerden temin edilebilir. Festivalin akademik programına ve diğer bilgilere festivalin web sitesinden ve facebook sayfasından ulaşılabilir.

3. Uluslararası Suç ve Ceza Film Festivali

Altın Koza'nın Yarışçı Kısaları Belli Oldu

$
0
0
Zihni Aldırmaz
Adana Büyükşehir Belediyesi Başkan Vekili Zihni Aldırmaz, 16 – 22  Eylül tarihleri arasında düzenlenecek 20. Altın Koza Film Festivali kapsamındaki Ulusal Öğrenci Filmleri ve Akdeniz Ülkeleri Kısa Film Yarışmalarında ön değerlendirme sonuçlarının belli olduğunu açıkladı. Başkan vekili Zihni Aldırmaz, ‘Geleceğin sinemacılarına destek vermek amacıyla düzenlediğimiz Ulusal Öğrenci Filmleri Yarışması ve Akdenizli kısa filmcileri her yıl kentimizde bir araya getiren Akdeniz Ülkeleri Kısa Film Yarışması’nda jüri önüne çıkacak filmler belli oldu. Tüm finalistlere başarılar diliyorum. Festivalimiz kapsamında kısa filmcilere verdiğimiz desteği artırarak sürdüreceğiz’ şeklinde konuştu. Başkan Vekili Zihni Aldırmaz, ülkemizdeki güzel sanatlar ile iletişim fakültelerinin sinema – televizyon bölümlerine devam eden öğrencilerin katılabildiği ve filmlerin kurmaca, belgesel, canlandırma ve deneysel dallarında değerlendirildiği Ulusal Öğrenci Filmleri Yarışması’nda bu yıl, ülkemizdeki çeşitli üniversitelerden 42 filmin yarışmaya hak kazandığını belirtti. 
Yarışmanın ön değerlendirme kurulunda yapımcı Ahmet Hızarcı, senarist ve sinema yazarı Necla Algan ve yönetmen Tankunt Kılınç görev yaptı. Finalist filmleri değerlendirecek isimler ise, yönetmen Belmin Baş, belgesel yönetmeni Göksel Gülensoy, animasyoncu Nermin Er, oyuncu Serkan Ercan ve yazar Yekta Kopan’dan oluşuyor.

‘EN İYİ’ SEÇİLEN ESERLERİN ÖDÜLÜ 7500 TL OLACAK
Ulusal Öğrenci Filmleri Yarışması’nda her dört dalda en iyi film seçilen esere 7.500 TL ödül verilecek. Eser sahibi öğrenciler her yıl olduğu gibi festivalde konuk edilerek yurtiçi ve yurtdışındaki sektör profesyonelleriyle bir araya gelecekler. Eserlerinin gösterimlerinin ardından çeşitli söyleşiler yapacak, etkinliklere katılacaklar.

Ulusal Öğrenci Filmleri Yarışması’nın finalistleri şöyle:

Kurm aca Dalı
Bi' Garip Adam - Gözde Yetişkin / Emre Sert - Bahçeşehir Üniversitesi
Consensus - Gülten Taranç - 9 Eylül Üniversitesi
Dört Yapraklı Yonca – Hakan Berber - Mimar Sinan Güzel Sanatlar Fakültesi
Eksik - Eren Çukurluöz / Umut Subaşı - 9 Eylül Üniversitesi
Mavi Kalpli Kadın "Ağıt" - Can Eren - İstanbul Bilgi Üniversitesi
Mod - Deniz Tarsus - Mimar Sinan Güzel Sanatlar Faktültesi
Sessizlik Günlükleri - Uğur Yeşil - Mimar Sinan Üniversitesi
Sinemasal - Suat Eroğlu - 9 Eylül Üniversitesi
Sus - Şerif Toklucu - İstanbul Kültür Üniversitesi
Zemberek - Emrah Cevher - Mersin Üniversitesi

Belgesel Dalı
Arda Kalanlar - M.Lütfü Akbaş/Coşku Öztuğran - Selçuk  Üniversitesi
Aynanın Diğer Yüzü - Esra Nur - Mersin Üniversitesi
Gecekondu Mahallesi - Emrah Kılıç - Marmara Üniversitesi
Meğer - Uğur Egemen İres - Anadolu Üniversitesi
Metropolis - Eylem Şen - 9 Eylül Üniversitesi
Soyka - Serhat Altay - Erciyes Üniversitesi
Suriyeli Gelinler - Yaşar Oktay - Kocaeli Üniversitesi
Unutulmuşlar Adası - Cansu Şahin - Selçuk Üniversitesi
Yersiz Yurtsuz - Mahmut Çelik/M. Sercan Yürek - Erciyes Üniversitesi
7 Lira - Ahmet Mert Yavuz - Anadolu Üniversitesi

Deneysel Dalı
Ayakkabı - Musab Tekin - Marmara Üniversitesi
Döngü - Sinan Çalış / Burak Varlık - Anadolu Üniversitesi
Ü.N.K - Umut Subaşı - 9 Eylül Üniversitesi
Puset - Mine Sarahan - Selçuk Üniversitesi
Sistemde Redif ve Uyak - Ebubekir Sıddık Durukan - Akdeniz Üniversitesi
Twain - Kağan Kerimoğlu - Kadir Has Üniversitesi

Canlandırma Dalı
Çirkin - Perihan Türkdoğan - Marmara Üniversitesi
Frezya - Bugra Uğur Sofu / Serdar Çotuk - Dumlupınar Üniversitesi
Leke - Güven Şahinkanat - Anadolu Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi
Ses Park - Serdar Koçak - Anadolu Üniversitesi
Tahrik ve Tahrip - Metin Vatansever - Anadolu Üniversitesi
Uyanış - Mervenur Ülcan / Güneş Göçmen - Anadolu Üniversitesi

AKDENİZLİ KISA FİLMCİLERİN BULUŞMA NOKTASI
Adana Büyükşehir Başkan Vekili Zihni Aldırmaz, festivali Akdenizli kısa filmcilerin buluşma noktası haline getiren geleneksel Akdeniz Ülkeleri Kısa Film Yarışması’na ise İspanya, Türkiye, Fransa, İsrail, Yunanistan, Hırvatistan, Portekiz, Suriye, Ürdün, Slovenya, Lübnan ve Kosova gibi ülkelerden yaklaşık 500 eserin başvurduğunu ifade etti.

Yarışmanın jürisinde Bulgaristan’dan Zlatina Rousseva, Yunanistan’dan Patrice Vivancos, Belçika’dan  Eric ledune, ve Sırbistan’dan  Miroljub Vučković ve Türkiye’den Sevin Okyay görev yapacak. Kurmaca, belgesel, canlandırma ve deneysel dallarında toplam 61 filmin yeralacağı yarışmada, her dalda en iyi film seçilen eser, 10.000 TL’lik ödülün sahibi olacak.

Akdeniz Ülkeleri Kısa Film Yarışması finalistleri:

Kurmaca Dalı
Water And Graves - Ersin Shamli – Kosova
About Ndugu - David Munoz – İspanya
Son Kuşlar - Ahmet Ferah – Türkiye
Tooth Of Hope - Nizar Sfair – Lübnan
It’s Not a Cowboy Movie - Benjamin Parent – Fransa
Auschwitz On My Mind - Assaf Machnes – İsrail
Boşluk - Onur Güler – Türkiye
Studio Beirut - Mokhtar Beyrouth – Lübnan
Chamomile - Neritan Zinxhiria – Yunanistan
Rodri - Franco Lolli – Fransa
La Cicatriz - Jose Manuel Cacereno – İspanya
Asya - Mizgin Müjde Arslan – Türkiye
Ephemeral - Diego Modino – İspanya
Ardıl - Semih Korhan Güner – Türkiye
Inertial Love - Jose Esteban Alenda / Cesar Esteban Alenda – İspanya
Typist - Sergey Vlasov – İsrail
Extension - Chantal El Haber – Lübnan
Yaşam Merkezi - Ömer Günüvar – Türkiye
Little Darling - Igor Mirkovic – Hırvatistan
Gypsy - David Bonneville – Portekiz
Patika - Onur Yağız – Türkiye
Bandits - Antoine Giorgini – Fransa
Al Kalb - Fares Cachoux – Suriye
Çaput - Şenol Çöm – Türkiye
45 Degrees - Georgis Grigorakis – Yunanistan
Bue Sabi - Patricia Vidal Delgado – Portekiz
Jacobo - David Del Aguila – İspanya
Küçük Pencereli Evler - Bülent Öztürk – Türkiye
Espana Is Different - Salvador Guerra – İspanya
Departures - Wissam Tanios – Lübnan
Voice Over - Martin Rosete – İspanya
I Offered You Pleasure - Farah Shaer – Lübnan

Belgesel Dalı
Pedallar ve Topuklar - Sevda Doğan – Türkiye
Stand Along Zone - Zhenqian Huang – Fransa
Out Of Darkness - Sonie Habib – Lübnan
Buenos Dias Resistencia - Adrian Orr. – İspanya
Ankara’nın Güneydoğusu - Erhun Altun – Türkiye
Faces - Said Najmi – Ürdün
Spina Bifida - Kazım Yılancı – Türkiye

Deneysel Dalı
The Devil - Jean-Gabriel Periot – Fransa
Natür Morg - Bilgi Diren Güneş – Türkiye
Despertar - Maria Cifuentes Caruncho – Fransa
Phone Call From Cairo - Yiotis Vrantzas – Yunanistan
Net 17950 - Özden Demir – Türkiye
How Are You? - Dror Shohet – İsrail
Forever - Pedero Resende – Portekiz
Shunpo - Steven Briand – Fransa
Seeds - Shahar Marcus – İsrail
Yeniden Doğmak - Efe Conker – Türkiye

Canlandırma Dalı
Out From The Deep - Katrin Novakovic – Hırvatistan
Tornistan - Ayce Kartal – Türkiye
Fading Note - Hani Dombe – İsrail
Eight-Minute Deadline - Zina Papadopoulou / Petros Papadopoulos – Yunanistan
Louchebem - Théo Girettes / Fabien Masson / Stéphanie Grard / Boris Laprade – Fransa
İçine Kaçan Kız - Işık Dikmen – Türkiye
Origami - Joanne Smithies/ Eric De Melo Bueno/ Michael Moreno/ Hugo Bailly Desmarchelier/ Camille Turon – Fransa
Boles - Spela Cadez – Slovenia
The Tortoise - Luis Da Matta Almeida / Pedro Lino – Portekiz
Fado Of A Grown Man - Pedro Brito – Portekiz
Gülçin - Nazlı Eda Noyan – Türkiye
Bajo La Almohada - Isabel Herguera - İspanya




SİNEMAMIZIN DÖRT YAPRAKLI YONCA’SI ALTIN KOZA’DA

$
0
0

Adana Büyükşehir Belediye Başkan Vekili Zihni Aldırmaz20. Altın Koza Film Festivali’nin açılışının yapılacağı 16 Eylül akşamı, sinemamızın unutulmaz yıldızları Türkan Şoray, Hülya Koçyiğit, Fatma Girik ve Filiz Akın’ın Adana’da olacağını belirtti. Zihni Aldırmaz, ‘Sinemamızın Dört Yapraklı Yonca’sı olarak kabul edilen birbirinden değerli bu dört sanatçımızı,festivalimiz kapsamında kentimizde ağırlamak bizim içinbüyük bir onur olacak’ dedi.

 

2014 yılında Türkiye Sineması’nın, 100. yılının kutlanacağına dikkat çeken Zihni Aldırmaz, Şoray, Girik, Koçyiğit ve Akın’ın sinema tarihimizdeki en önemli kilometre taşları olduklarına ifade ederek; ‘Bu dört sanatçımız, sadece belli karakterlere hayat veren profesyoneller değil. Büründükleri her rol, sanki gerçek bir karaktermiş gibi bizimle birlikte, bizim içimizdeyaşamaya devam ediyor. Onlar sadece sinemamıza değil, yaşamlarımıza da damgasını vurdu’ şeklinde konuştu.

 

Adana Büyükşehir Belediyesi 20. Altın Koza Film Festivali’nin açılışı 16 Eylül Pazartesi akşamı saat 20.30’da Merkez Park Amfi Tiyatro’da gerçekleştirilecek. Açılışa, Göksel de eski Türk filmleri müziklerinden seçtiği repertuvarla sahne alacak.  

 

22 Eylül’e kadar devam edecek festivalde Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması, Ulusal Öğrenci Filmleri Yarışması ve Akdeniz Ülkeleri Kısa Film Yarışması’nın yanı sıra gösterim bölümü kapsamında gerçekleştirilecekTürkiye prömiyerleri ile atölyeler ve sergiler sanatseverlerle buluşacak.



Altın Portakal 50. Yılında İlk Günkü Gibi: Tamamen Ulusal

$
0
0
Antalya Belediye Başkanı Prof. Mustafa Akaydın
50 yıllık tecrübesiyle Türkiye’nin en köklü film festivali Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali’nin basın toplantısı 9 Eylül Pazartesi günü AKM Aspendos Salonu’nda Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı ve AKSAV Şeref Kurulu Üyesi Prof. Dr. Mustafa Akaydın'ın sunumuyla yapıldı. Başkanı, 50. Altın Portakal Film Festivali'nin ulusal jürisi, yarışma filmleri ve program detayları konusunda açıklamalarda bulundu. Antalya Kültür Sanat Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Tufan Dağıstanlı, Başkan Vekili Yılmaz Erel, İcra Kurulu Başkanı Hüseyin Şanlı, Yönetim Kurulu Üyeleri Prof. Dr. Yavuz Tekelioğlu, İsmet Yıldız, Şebnem Bahar, Recep Yüksel ve Cengiz Haydar Barut’un da  hazır bulunduğu toplantı'da uluslararası bir bölüm olmaması dikkat çekti. 50. yıl heyecanının şimdiden Antalya’nın dört bir yanında yaşanmaya başlandığını belirten Mustafa Akaydın, “4 – 11 Ekim tarihleri arasında 50’nci yıla yakışır bir sinema şölenine imza atacağız,” dedi. Altın Portakal’a bu yıl 68 filmle rekor sayıda başvurunun gerçekleştiğini vurgulayan Mustafa Akaydın; “50. festivale gösterilen bu ilgi, sinemamızın her geçen yıl daha da güçlendiğini, daha üretken hale geldiğini ve özellikle de gençleştiğini gözler önüne seriyor. Biz de bu gençleşmeye duyarsız kalamazdık. Genç sinemacıları özendirmek amacıyla 55 bin TL olan ‘ilk film” ödülünü 100 bin TL’ye çıkardık.” dedi.
Altın Portakal izleyicisi özeldir
Başkan Akaydın, “yurt içinde yapılan ulusal ya da uluslararası herhangi bir yarışmada yarışma filmi olarak yer almamış filmlerin kabul edildiği” ulusal uzun metraj film yarışmasını Altın Portakal izleyicisinin büyük bir heyecanla takip ettiğinin altını çizdi. “İlk kez Altın Portakal’da yarışacak” bu filmleri izleme ayrıcalığına sahip olan Altın Portakal izleyicisinin çok özel ve şanslı olduğunu söyleyen Mustafa Akaydın, “Altın Portakal’ın yarışma koşullarına uymayan pek çok yeni filmi film ekiplerinin katılımıyla özel gösterimler kapsamında izleyici ile buluşturuyoruz” dedi.

“Önümüzdeki yıl yüzüncü yaşını kutlayacak Türk sinemasının son elli yılına tanık olan Altın Portakal, Türk sinemasındaki her türlü değişime, gelişime ve yeniliğe ayna tutmuştur. Altın Portakal’ın gücü bundan gelmektedir” diyen Başkan Akaydın, “Altın Portakal 50 yıllık deneyimin ve birikimin bilinciyle her zaman genç ve yeni bir festival olmuştur. Altın Portakal her zaman heyecandır, keşiftir” dedi.

2000’li yılların değişim umudu
46. Festivalde 60’lı yıllar, 47. Festivalde 70’li yıllar, 48. Festivalde 80’li yıllar, 49. Festivalde 90’lı yıllar sinemasına odaklanan Altın Portakal’ın, 50’nci yılında 2000’li yıllar sinemasına odaklanacağını belirten Prof. Dr. Mustafa Akaydın sözlerini şöyle sürdürdü: “2000’li yıllara, değişim ve yeni bir başlangıç umuduyla girildi. Değişimin ve umudun simgesi olan gençlik, deneysel girişimin, yeniliğin,  bireysel gelişimin, hakikat ve adalet arayışının, toplumsal dönüşümün aktif öznesi, öncüsü olmaya devam ediyor. Baskı rejimlerine, haksızlık ve tahakküme karşı enerjik karşı duruşun; dostluğun, dayanışmanın, düş gücünün, sorumluluk almanın çıkar gütmeyen, önyargısız temsilcisi gençliktir. Gençlik umudun temsilcisidir. 2000’li yıllar, Türk sinemasında da gençleşme ve değişim yıllarıdır. Genç yönetmenlerin dünya ölçeğindeki başarıları bu yıllara damgasını vurdu. 2000’li yıllara bu duygularla girdik; 50. Festivalin film programını bu düşünceyle oluşturduk,  50. Altın Portakalı bu birikimle düzenliyoruz.”

Altın Portakal’da yarışacak filmler açıklandı
“Yurtiçinde bir başka festivalde yarışmama” koşulunun, Altın Portakal için en temel karakteristik çerçeve olduğunu belirten Akaydın, “Bu ilkenin getirdiği saygınlık, 50 yıllık Altın Portakal’ın en önemli kaldıracı oldu. Bu ilke çerçevesinde geçtiğimiz yıllarda olduğu gibi 50. Festivalde de ilk kez izleyici ile buluşan ve yeni sinema akımlarının, genç yeteneklerin gün yüzüne çıkacağı filmlerin heyecanlı yarışına tanıklık edeceğiz” ifadelerini kullandı.

Altın Portakal’ın 50. yılında Handan İpekçi (Yönetmen), Özgür Doğan (Yapımcı – Yönetmen), Önder Çakar (Senarist / Yapımcı), Defne Halman (Oyuncu), Prof. Dr. Selahattin Yıldız (Akademisyen – Maltepe Üniversitesi İletişim Fakültesi Dekanı), Natali Yeres (Sanat Yönetmeni) ve Tunca Arslan’dan (Sinema Yazarı – SİYAD Başkanı)  oluşan ön jüri değerlendirmesi sonunda 10 filmin yarışmasına karar verildi.

50. Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde Ulusal Uzun Metraj dalında yarışacak filmler şu şekilde:

FİLM ADI

YÖNETMEN
Cennetten Kovulmak 

Ferit Karahan
Kısa Film     
Ali Kemal Çınar

Kusursuzlar                                              
Ramin Matin

Kutsal Bir Gün                         
Serdar Temizkan

Mavi Dalga        
Zeynep Dadak – Merve Kayan

Mavi Ring 

Ömer Leventoğlu
Meryem                                                   
Atalay Taşdiken

Sev Beni 
M. Bahadır Er – Maryna Er Gorbach

Uvertür
Alpgiray M. Uğurlu

Uzun Yol        

Nihat Seven

Jüri başkanı Türkan Sultan
50. Festivalin ödüllerini, Türk sinemasının sultanı Türkan Şoray başkanlığındaki jüri belirleyecek. 50. Altın Portakal’ın ulusal uzun metraj film yarışması jürisinde yer alacak isimler şunlar:  Sinemamızın usta yönetmenlerinden Reis Çelik ve Ümit Ünal, sinema dünyasındaki en etkileyici müzisyenlerden biri olarak kabul edilen, Teo Angelopulos’un filmlerine yaptığı müziklerle dünya çapında tanınan Yunan müzisyen Eleni Karaindrou, Türk sinema ve televizyon dünyasına çok sayıda nitelikli yapım kazandıran yapımcı Şükrü Avşar, usta oyuncu Mahir Günşiray, senaryosunu yazdığı “Uçurtmayı Vurmasınlar” ile Altın Portakal alan, halen Bilgi Üniversitesi İletişim Fakültesi Sinema Bölüm Başkanı olarak görev yapan Prof. Dr. Feride Çiçekoğlu, genç ve başarılı görüntü yönetmenlerimizden Mehmet Aksın, sinema yazarı Burçak Evren ve CNNTurk Programlar Koordinatörü ve gazeteci Aslı Öymen.

Belgesel yarışmasının jürisinde usta isimler
Altın Portakal Film Festivali 50. yılında da genç ve yetenekli belgeselcilerin yanında olmaya devam ediyor. Bu yıl 99 filmin başvurduğu belgesel film yarışmasının jürisinde usta belgeselci ve yapımcı Nebil Özgentürk, Almanya Belgeselciler Birliği AG DOK’un başkanı ve Avrupa Belgesel Ağı EDN’nin yönetim kurulu üyesi Thomas Frickel, Anadolu Üniversitesi İletişim Bilimleri Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Nazmi Ulutak, Türkiye’nin en önemli belgesel sinema etkinliklerinden olan Documentarist’in kurucularından belgesel yapımcısı ve sinema yazarı Necati Sönmez ve haber programları dışında belgesel çalışmalarıyla da tanınan Şehbal Şenyurt Arınlı yer alıyor.

50. Altın Portakal’ın belgesel dalında yarışacak 15 filmi
Nilüfer Uzunoğlu’nun “Antigoni Küçük Adamız Hayatımız” ,
Cem Fakir’in “Esaret Günlüğü”,
Dilek Gökçin’in “Bûka Baranê”,
Piran Baydemir’in “Fecîra”,
Nezahat Gündoğan’ın “Hay Way Zaman”,
Hikmet Yaşar Yenigün’ün “İmbatla Dol Kalbim”,
Haydar Demirtaş’ın “Misafir”,
Doğu Akıncı’nın “Mustafa’nın Yaşam Zinciri”,
Özgür Fındık’ın “Olağan Haller”,
Lusin Dink’in “Saroyan Ülkesi”,
Andrea Luka Zimmerman’ın “Taşkafa- Bir Sokak Hikayesi”,
Birnur Pilavcı’nın “Tek Başına Dans”,
Caner Canerik’in “Was”,
Deniz Koçak’ın “Yaşam Marangozu” ve
Deniz Şengenç’in “Yürümek”den oluşuyor.
Nilüfer Uzunoğlu, Deniz Koçak, Birnur Pilavcı, Lusin Dink, Deniz Şengenç, Doğu Akıncı ve  Andrea Luka Zimmerman festivale ilk belgeselleriyle katılıyor.

Kısa filmciler Altın Portakal’ın vazgeçilmezi
Bu yıl yine 206 filmle rekor sayıda başvuru alan Altın Portakal Kısa Film Yarışması’nın jürisinde geçtiğimiz yıl Altın Portakal’da En İyi Yönetmen, En İyi İlk Film ödüllerini kazanan ve 35. Moskova Film Festivali’nden büyük ödülle dönen “Zerre” filminin yönetmeni Erdem Tepegöz, kısa film dalında Altın Palmiye ödüllü yönetmen Rezan Yeşilbaş, ünlü televizyon, sinema ve tiyatro oyuncusu Esra Akkaya, film eleştirmeni Serdar Kökçeoğlu,  Akdeniz Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Sinema TV Anabilim dalı öğretim üyesi Yrd. Doç.Dr. Zehra Yiğit görev alıyor.

En İyi Kısa film ödülü için yarışacak 20 film
Cemil Sobacı’nın “2023”
Baki Erdi Mamikoğlu’nun “Amok Koşucusu”,
Mizgin Müjde Arslan’ın “Asya”,
Emre Sert ve Gözde Yetişkin’in “Bi’ Garip Adam”,
Tufan Taştan’ın “Bir Kelime”,
Ertuğ Tüfekçioğlu’nun “Çok Uzun Bir Hikayenin Tam Ortası”,
Sadık Demiröz’ün “Resolution”,
Ziya Demirel’in “Evicko”,
Güçlü Aydoğdu’nun “Hunger”,
Rıdvan Çevik’in “İrfan”,
Kudret Güneş’in “Jinekolog ve Tercümanı”,
Gülistan Acet’in “Karpuz Cenneti”,
Azra Deniz Okyay’ın “Küçük Kara Balıklar”,
Bülent Öztürk’ün “Küçük Pencereli Evler”,
Ahmet Bikiç’in “Mama”,
Onur Yağız’ın “Patika”,
Yakup Tekintangaç’ın “Qapsûl”,
Buğra Dedeoğlu’nun “Şeref Dayı ve Gölgesi”,
Ayce Kartal’ın “Tornistan” ve
Gündüz Sevdi ’nin “Ziman” filmlerinden oluştu.

Genç sinemacılara ödül dopingi
Türkiye’nin en önemli ve en kıdemli sanatsal organizasyonu Altın Portakal, parasal ödülleriyle sinemaya katkı sunmaya devam ediyor. 600 bin TL ödülün dağıtılacağı 50. Festivalin, en iyi filmine verilecek ödül 350 bin TL. En iyi yönetmen ödülü 55 bin; en iyi senaryo ödülü 35 bin, en iyi görüntü yönetmeni ve en iyi müzik ödülleri 30’ar bin TL olarak belirlendi. 50. Altın Portakal’da genç sinemacıları özendirmeye yönelik bir uygulamaya imza atıldı: “En iyi ilk film”, “en iyi belgesel”, “en iyi kısa film” ödülleri artırıldı. “En iyi ilk film” ödülü 55 bin TL’den 100 bin TL’ye çıkarıldı. Geçtiğimiz yıl 15 bin TL olan “en iyi belgesel film” ödülü 30 bin TL’ye; geçtiğimiz yıl 10 bin TL olan “en iyi kısa film” ödülü 15 bin TL’ye yükseltildi.

50 yıllık hafıza ve anılar eşliğinde Altın Portakal
2014 yılında yüzüncü yılını kutlayacak Türk sinemasının yarım yüzyılına tanık olan Antalya Altın Portakal, festival anılarını tazeleyecek, Altın Portakal hafızasını izleyicisiyle paylaşacak projelerle buluşturacak. 4 Ekim’de gerçekleştirilecek 50. Yıl Resepsiyonu ile Altın Portakal’ın 50. yılı coşku ve heyecanla kutlanacak.

Çokyiğit'in 5 yıl önceki teklifi hayata geçiyor
Coşku Çokyiğit'in 5 yıl önce, Vecdi Sayar'ın Sanat Yönetmenliğini yaptığı 46. Altın Portakal için teklif ettiği geçmiş festivallerin animasyonu önerisi ise 50. Yılda hayata geçiriliyor. Ekim’de festivalin mimarlarına, Türk sinemasının ustalarına saygı niteliği taşıyan 50. Yıl Töreni yapılacak. 50. Yıl Töreni’nde, Türk sinemasına ilişkin anılar canlanacak, 1964 yılının 6 yarışma filminin ekipleri alkışlanacak, ilk yılın ödülleri yeniden verilecek, Altın Portakallı sanatçılardan sinemada 50 yılını dolduranlara 50. Yıl Özel Ödülü sunulacak.

Hazırlamakta olan 50. Yıl Belgeseli Altın Portakal’ın ve Türk sinemasının son 50 yıllık tarihine ayna tutacak. Nebil Özgentürk’ün belgeseli festival kapsamında izleyici ile buluşurken, belgeselden özel görüntüler 50. Yıl Töreni’nde gösterilecek.

Unutulmayan film müziklerine imza atan, “en iyi müzik” dalında en çok Altın Portakal alan müzisyenler arasında yer alan Cahit Berkay, Altın Portakal için 50. Yıl Bestesi hazırlıyor. Bu özel beste 50. Yıl Töreni’nde seslendirilecek.

50. yıl için hazırlanan "50. Yıl Kitabı"nda Altın Portakal’ın mitolojilere konu binlerce yıllık geçmişinden yola çıkılıp, 50’li ve 60’lı yıllardaki Aspendos Tiyatrosu’ndaki şenliklere, Aspendos şenliklerinden bugünün festivallerine gelinecek.

50. yıl anısına hazırlanan diğer kitaplar arasında bugüne kadar Altın Portakal alan tüm sanatçıların biyografik bilgilerinin yer alacağı “Altın Portakallı Sanatçılar Ansiklopedisi”, “50 Yılın En iyi Filmleri”, “2000’li Yıllar Türkiye Sineması” yer alıyor. Geçen yıl Antalya’da hayata veda eden sinema yazarı Rekin Teksoy anısına bir kitap hazırlanıyor.

Hakkında kitap hazırlanan Rekin
Teksoy ile Sinema Tarihi kitabı
için yaptığım uzun röportaj Bugün
gazetesinde kırpılarak yayınlanmıştı.
Altın Portakal’ın kurucularından Behlül Dal anısına sinema müzesi açılacak. Müzede Behlül Dal ve Nevin Dal’ın Altın Portakal’a bağışladığı çeşitli objeler ve materyaller sergilenecek. Coşkun Çokyiğit ise açılacak müzeye 3 yıl boyunca İstanbul kütüphanelerinde çalışarak derlediği Türk sineması ve Altın Portakal haberlerini içeren dijital arşivinin önemli bir bölümünü bağışladı. Müzede sinema kitaplığın, Altın Portakallı filmlerin afişleri de yer alacak. 

Farhadi Altın Portakal’da
İran sinemasının Oscar ödüllü ünlü yönetmeni Asghar Farhadi, festivalin onur konuğu olarak Antalya’ya geliyor. Farhadi, bu yıl Cannes Film Festivali’nde jüri özel ödülü kazanan “Le Passé – Geçmiş” filminin Antalya’daki galasında sinemaseverlerle bir araya gelecek. Filmin galasına Asghar Farhadi ile birlikte başrol oyuncusu Ali Mosaffa da katılacak. Aynı zamanda yönetmen olan Mosaffa’ya Karlovy Vary Film Festivali’nde jüri özel ödülü getiren “The Last Step – Son Adım” filmi 50. Altın Portakal izleyicileriyle buluşacak.

Dünya sinemasının seçkin örnekleri Altın Portakal’da
50. Festival’de dünya sinemasının özgün ve nitelikli örnekleri Altın Portakal izleyicisi ile buluşacak.

Ustaların Gözünden
Fransız Yeni Dalga sinemasının en önemli yönetmenlerinden François Ozon’un Altın Palmiye için yarışan filmi “Jeune & Jolie”; 

Oscar ödüllü Coen Kardeşler’in bu yıl Cannes Film Festivali’nde jüri büyük ödülü kazanan, başrollerini Oscar Isaac, Carey Mulligan, John Goodman’ın paylaştığı filmi “Inside Llewyn Davis”;

Aldığı birçok ödül ile sinema dünyasına adını kazıyan Michael Winterbottom’un, ‘Soho’nun Kralı’ Paul Raymond’un skandallarla dolu dünyasını perdeye taşıdığı son filmi “The Look of Love”;

Avant-garde filmleriyle tanınan Şilili Fransız yönetmen Alejandro Jodorowsky’un, 23 yıllık aranın ardından sinemaya dönüşünü müjdeleyen filmi “La danza de la realidad”;

Efsanevi “Taxi Driver” filminin senaristi yönetmen Paul Schrader’in, Amerikan sinemasının genç ve güzel yıldızı Lindsay Lohan ve James Deen’in başrollerini paylaştığı filmi “The Canyons”;

Güney Koreli yönetmen Kim Ki-Duk’un kendi ülkesinde tartışma yaratan, yenilenen kurgusuyla vizyona girme izni alan son filmi “Moebius”;

Amerikan bağımsız sinemasının ünlü yönetmeni Jim Jarmush’un başrollerini Tilda Swinton, Tom Hiddleston, Mia Wasikowska ve John Hurt’un başrollerini paylaştığı Altın Palmiye için yarışan filmi “Only Lovers Left Alive”

“Ustaların Gözünden” başlığı altında Altın Portakal izleyicisi ile buluşacak filmler arasında yer alıyor.

Hindistan Sineması 100 Yaşında
100. yılını kutlayan Hindistan sineması bu yıl Cannes Film Festivali’nden sonra Altın Portakal’ın da onur konuğu olacak. Hindistan sinemasının son dönem örneklerinden oluşan bir seçki Altın Portakal izleyicisi ile buluşacak.

İlk gösterimi 2013 Cannes Film Festivali’nde yapılan; Karan Johar, Anurag Kashyap, Zoya Akhtar ve Dibakar Banerjee imzalı Hindistan Sineması’nın 100.yılı için hazırlanan kısa filmlerden oluşan “Bombay Talkies”;

Genç yönetmen Ritesh Batra’nın Cannes Film Festivali Eleştirmenler Haftası’nda gösterilen ve büyük beğeni toplayan ilk uzun metrajlı çalışması “The Lunchbox”;

Anand Gandhi’nin 2012 Toronto Film Festivali’nde dünya prömiyeri yapılan ve “yılın keşfi” şeklinde olumlu eleştiriler alan filmi “Ship of Theseus”;

Richie Mehta’nın Venedik Film Günleri’nde gösterilen 2013 yapımı filmi “Siddharth”;

Hint sinemasının kült yönetmenlerinden, Oscar dahil birçok uluslararası ödülün sahibi Satyajit Ray’in 1964 yapımı filminin bu sene Cannes Classics’te de yer alan restore kopyası “Lonely Wife - Charulata”

“Hindistan Sineması” başlığı altında gösterime girecek ve Altın Portakal Festival izleyicisi ile buluşmayı bekleyen filmler.

Dünyanın Halleri
2013 Cannes Film Festivali’nin Belirli Bir Bakış bölümünde gösterilen ve jüri ödülü alan Filistin yapımı Hany Abu-Assad’ın filmi Omar;

2. Dünya Savaşı öncesi ve sonrasında göçebe yaşamlarını terk etmeye zorlanan çingenelerin hayat hikayesini ve Polonya’nın en bilinen Roman kadın şairi Bronisława Wajs’ın (1908-1987) hayat hikayesiyle birlikte anlatan 2013 Karlovy Vary Film Festivali’nde yarışan ve özel ödüle layık görülen Papusza;

2013 Cannes Film Festivali’nde Altın Palmiye için yarışan ve Amat Escalante’ye en iyi yönetmen ödülü kazandıran; gün geçtikçe şiddet sarmalının daha da büyüdüğü bir toplumda tarafını seçmek zorunda kalan insanların öyküsünü işleyen Heli;

Farklı ülkelerden, siyasal – sosyal gelişmelerin, toplumlardaki değişim ve dönüşümlerin bireyler üzerindeki etkilerini temel alan, çağına tanıklık eden ve farklı yorumlar getiren bu özel seçki ise “Dünyanın Halleri” başlığı altında gösterilecek.

Kırılmalar / Yansımalar
Altın Portakal, festival izleyicileri için bu yıl 2 özel tematik gösterime ev sahipliği yapacak.

Bunlardan ilki; “Kırılmalar/Yansımalar” başlığıyla duvarlarımızı ve ön yargılarımızı sarsacak filmlerden oluşan, Almanya’dan Japonya’ya, Arjantin’den Slovakya’ya dünyanın dört köşesinden yeni yapımları sinemaseverlerle buluşturduğumuz özel bir seçki.

Seçkideki filmlerin karakterleri hayatlarının beklenmedik bir anında karşılaştıkları olaylar sonucunda, alıştıkları aile hayatının sağladığı güvenli bölgenin dışına çıkıp gerçeklerle yüzleşmek ve yeni kararlar almak zorunda kalıyor. Bu yüzleşmeler yoluyla da, toplumun genelindeki çatışmalara ve gerilimlere ışık tutan hikâyeler yansıyor perdeye…

Usta yönetmen Hirokazu Koreeda’nın Cannes Film Festivali’nde Jüri Özel Ödülü kazanan filmi “Like Father Like Son – Benim Babam Benim Oğlum”;

Arjantin sinemasının ödüllü yönetmeni Santiago Loza’dan bir orta sınıf ailenin yüzleştiği çatışmayı konu alan “La Paz”;

Avrupa sinemasının genç yönetmenlerinden Mira Fornay’ın Rotterdam Film Festivali’nden En İyi Film ödüllü, ana karakterinin önyargılarıyla yüzleşirken yaşadığı çevre ile olan çatışmalarını konu alan son filmi “My Dog Killer”;

İlk uzun metrajlı filmi “Extraño” ile Rotterdam Film Festivali’nde En İyi Film ödülü alan Stephan Lacant’ın, hayatına yön vermeye çalışan genç bir adamın öyküsünü perdeye taşıdığı son filmi “Free Fall”;

Avrupa sinemasının genç yönetmenlerinden Anne Zohra Berrached’in gerçek bir öykü üzerine kurulan senaryosuyla, aile ve ilişki kavramlarını sorgularken toplumsal önyargılara odaklanan ilk uzun metrajlı filmi “Two Mothers” seçkide yer alan ve Altın Portakal Festival izleyicisi ile buluşmayı bekleyen filmlerdir.

Kuşakların Öyküsü
Diğer tematik bölüm ise; 1968’den günümüze farklı kuşakların direniş biçimlerini ve mücadele öykülerini konu alan “Kuşakların Öyküsü” adlı özel seçki. 1968 Mayısı’nın “Bu daha başlangıç, mücadeleye devam” sloganının genç kuşakların sesi olmayı sürdürdüğü günümüzde, bu özel seçki direnişin her zaman ve her yerde, farklı biçimler altında devam ettiğini gözler önüne seriyor.

Seçki içerisinde yer alan filmler arasında Věra Chytilová’nın feminist sinemanın önemli örneklerinden olan “Sedmikrásky – Papatyalar” filmi, Dennis Hopper’ın Amerika’nın 68 ruhuna odaklanan efsanevi filmi Easy Rider, ünlü Japon yönetmen Kôji Wakamatsu’nun devrimci bir grubun eylem hazırlıklarını anlatan kışkırtıcı filmi “Ecstasy of the Angels – Meleklerin Coşkusu” yer alıyor.

Ayrıca Derek Jarman’ın 1970’lerin punk kültüründen ilham alan, punk hareketinin önemli isimlerine de kamera önünde yer veren kült filmi “Jubilee – Kutlama”, Amerikan bağımsız sinemasının önemli temsilcilerinden Spike Lee‘nin büyük ses getiren ve onu dünyaya tanıtan, ırkçılığın bir isyana yol açmasını konu alan “Do the Right Thing- Doğruyu Seç”, Gregg Araki’nin eleştirmenlerce “Thelma ve Louise”in gay versiyonu olarak anılan ve Yeni Queer Sinema’nın ilk ipuçlarını veren filmi “The Living End – Yaşamın Dibi”, Arap Baharı’na gençler ve alt kültür üzerinden bakan  Ahmad Abdalla’nın 2010 yapımı filmi  “Microphone – Mikrofon” ve Costa-Gavras’ın oğlu sinemacı Romain Gavras’ın kızıl saçlıların toplum dışına itildiği gelecekte geçen bir distopya yarattığı filmi “Notre Jour Viendra – Bizim de Günümüz Gelecek” ile Mathieu Kassovitz’in ırkçılığa ve sosyal sınıf farklılıklarına meydan okuyan efsanevi filmi “La Haine” seyirciyle buluşacak yapımlar arasında yer alıyor.

Seçkide ayrıca üç belgesel yer alıyor: 1980′lerin Doğu Almanya’sında gençlerin özgürlük arayışlarını anlatan Marten Persiel’in 2012 yapımı “This Ain’t California – Burası Kaliforniya Değil”i, Polonya’da 80’lerde sıkıyönetim döneminde punk gruplarının sisteme karşı bir sese dönüşmesini perdeye taşıyan Wojciech Słota ve Leszek Gnoiński yönetmenliğindeki “Beats of Freedom – Özgürlüğün Ritmi” ve dünyaca ünlü siber aktivist grup Anonymous’un öyküsünü gerçek tanıklarından dinleyebileceğiniz “We Are Legion: The Story of the Hacktivists – Biz Birliğiz, Hacktivistlerin Hikâyesi” Altın Portakal Festival İzleyicisi ile buluşmayı bekliyor.

Pelikülün İzinde geçmişe yolculuk
Altın Portakal, Türk ve Dünya sinemasının arşivlere gömülmüş, yıllar sonra kaldıkları tozlu raflardan çıkarılıp restore edilen filmlerin izini sürmeye ve festival kapsamında izleyiciyle buluşturmaya devam ediyor. 2014 yılında 100. yaşını kutlayacak olan Türk sineması açısından büyük tarihsel önemi olan Balkanların ilk sinemacıları Manaki Kardeşler‘in restore edilmiş tüm filmleri Pelikülün İzinde başlığı altında ilk kez Altın Portakal’da izleyici ile buluşacak.

Kameranın sihirbazları olarak kabul edilen Manaki Kardeşlerin sessiz filmleri, baba-oğul müzisyen Maratovlar’ın bu filmler için özel olarak hazırladığı müzik performansı eşliğinde gösterilecek.

Makedonya Sinemateki’nin katkıları ve Belgesel Sinemacılar Birliği (BSB) işbirliğiyle gerçekleşecek program kapsamında ayrıca “Manaki Kardeşler Fotoğraf Sergisi” ve “Manaki Kardeşler’in Sineması” başlıklı panel yapılacak.

Halkın Portakalı’nda film çekimleri başladı
Bu yıl beşincisi gerçekleşen ve ilk kez ilçelere açılan Halkın Portakalı Kısa Film Atölyesi’ne 185 kursiyer başvurdu. Antalya’nın merkez ilçeleri Muratpaşa, Kepez, Konyaaltı ve Aksu’nun yanı sıra Antalya’nın en uzak ilçelerinden olan Gazipaşa’dan da katılım oldu. Üç haftalık eğitimin ardından sertifikalarını alan kursiyerler “Ben, Antalya” temalı 15 filme imza atacak. Festival kapsamında gösterilecek filmler Halkın Portakalı jüri üyeleri tarafından değerlendirilecek. Yarışma sonunda birinci gelen filme 15 bin, ikinci filme 10 bin, üçüncü gelen filme 5 bin TL olmak üzere toplam 30 bin TL parasal ödül verilecek. Halkın Portakalı projesi kapsamında bugüne kadar 800 civarında Antalyalı sinema eğitimi alırken, toplam 43 film çekildi.

Açıkhava sinemalarıyla nostaljiye yolculuk
Açık havada film gösterimlerine Türk sinemasının son dönem popüler filmlerinden oluşan renkli bir programla devam edilecek. Festival coşkusunu geniş bir coğrafyaya yaymayı hedefleyen Altın Portakal, Antalya’nın merkezinde olduğu gibi ilçeler ve beldelerde de açık havada sinema keyfi yaşatacak.

Cumhuriyet Meydanı Sergi Alanı’nda kurulacak Altın Portakal Bahçe Sineması ise, Antalyalılara eski bahçe sinemaları ile ilgili anıları yaşatacak. Altın Portakal Bahçe Sineması, 3 Ekim’de yapılacak özel bir gösterimle açılacak ve festival süresince gösterimlerine devam edecek.

Portakal’ı destekleyenler
T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı ve T.C. Başbakanlık Tanıtma Fonu’nun festivale destekleri bekleniyor.  Altın Portakal’ın 50. Yıl Töreni ve Ödül Töreni CNN TÜRK televizyonu tarafından canlı olarak yayınlanacak. Sabah gazetesi, tüm yayın organlarıyla Altın Portakal için kolları sıvadı. 50. Festivalin sponsorları arasında öne çıkan diğer isimler de şunlar: Tüm altyapısı ve teknolojik olanaklarıyla Altın Portakal’ın yanında olan BENART, tasarım sponsoru Bytrion, görsel iletişim sponsoru 1000 Volt Post Production, 50. Altın Portakal’ın web sitesinde imzasını hissettiren CRT Group, Altın Portakal’ın filmlerini sigortalayan Roda Sigorta ve Groupama, festivale bilgisayar aksamları konusunda destek olan Universal Bilgisayar, digital kopya olanaklarını sunan Serdar Ozalit, festival konuklarına özel sunum yapacak olan Osmanlı Kahvesi.


20. ALTIN KOZA FİLM FESTİVALİ BAŞLIYOR

$
0
0
Bu yıl 16 – 22 Eylül tarihleri arasında düzenlenecek Adana Büyükşehir Belediyesi 20. Altın Koza Film Festivali için geri sayım başladı. Ülkemizin önemli kültür – sanat etkinliklerinden biri kabul edilen festival, bu yıl da ülkemizden ve dünyadan kısa ve uzun metraj filmler ile belgeselleri sanatseverlerle buluşacak. Festivalin gösterim bölümünde dünyadaki çeşitli festivallerden ödül almış filmlerin Türkiye prömiyerleri yapılacak. Toplam 215 film, 450 gösterimle izleyiciyle buluşacak. Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması, Akdeniz Ülkeleri Kısa Film Yarışması ve Ulusal Öğrenci Filmleri Yarışması yılın iddialı yapımlarının çekişmesine sahne olacak. Bunların yanı sıra  atölye çalışmaları, söyleşiler ve sergiler de festival kapsamında sanatseverlerle buluşacak.

YAŞAM BOYU ONUR ÖDÜLLERİ
Festivalin gelenekselleşen bölümlerinden Yaşam Boyu Onur Ödülleri, bu yıl Türkiye sinemasının unutulmaz yıldızlarından Çolpan İlhan, İzzet Günay ve Demir Karahan ile yapımcı Necip Sarıcı’ya takdim edilecek.
Sinema yazarı Burçak Evren, yine bu dört isimle ilgili kitapları kaleme alacak.
Adana Büyükşehir Belediyesi 20. Altın Koza Film Festivali Yaşam Boyu Onur Ödülleri sahiplerine, 19 Eylül Perşembe günü yapılacak Onur Ödülleri Töreni’nde takdim edilecek.                            
SİNEMAMIZIN DÖRT YAPRAKLI YONCASI ALTIN KOZA’DA
Sinema dünyasının heyecanla beklediği Adana Büyükşehir Belediyesi
20. Altın Koza Film Festivali’nin, 16 Eylül Pazartesi akşamı yapılacak Açılış Töreni’ne, sinemamızın Dört Yapraklı Yonca’sı olarak kabul edilen Türkan Şoray, Hülya Koçyiğit, Fatma Girik ve Filiz Akın damgasını vuracak.

Adana Büyükşehir Belediye Başkan Vekili Zihni Aldırmaz, 20. Altın Koza Film Festivali’nin açılışının yapılacağı 16 Eylül akşamı, sinemamızın unutulmaz yıldızları Türkan Şoray, Hülya Koçyiğit, Fatma Girik ve Filiz Akın’ın Adana’da olacağını belirtti. Zihni Aldırmaz, ‘Sinemamızın Dört Yapraklı Yonca’sı olarak kabul edilen birbirinden değerli bu dört sanatçımızı, festivalimiz kapsamında kentimizde ağırlamak bizim için büyük bir onur olacak’ dedi.

2014 yılında Türkiye Sineması’nın, 100. yılının kutlanacağına dikkat çeken Zihni Aldırmaz, Şoray, Girik, Koçyiğit ve Akın’ın sinema tarihimizdeki en önemli kilometre taşları olduklarına ifade ederek; ‘Bu dört sanatçımız, sadece belli karakterlere hayat veren profesyoneller değil. Büründükleri her rol, sanki gerçek bir karaktermiş gibi bizimle birlikte, bizim içimizde yaşamaya devam ediyor. Onlar sadece sinemamıza değil, yaşamlarımıza da damgasını vurdu’ şeklinde konuştu.

Adana Büyükşehir Belediyesi 20. Altın Koza Film Festivali’nin açılışı 16 Eylül Pazartesi akşamı saat 20.30’da Merkez Park Amfi Tiyatro’da gerçekleştirilecek. Açılışta, Göksel de eski Türk filmleri müziklerinden seçtiği repertuvarla sahne alacak. 

YARIŞMALI BÖLÜMLER
Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması

Son bir yıl içinde çekilmiş Türk filmlerinin başvurduğu yarışmada, Ön Değerlendirme Kurulu’nun yaptığı çalışma sonucu, 12 film jüri önüne çıkmaya hak kazandı.

Finalist filmler şöyle:
Çanakkale Yolun Sonu / Yönetmen: Mustafa Kemal Uzun
Daire / Yönetmen: Atıl İnaç
Eve Dönüş Sarıkamış 1915 / Yönetmen: Alphan Eşeli
Gözümün Nuru / Yönetmen: Hakkı Kurtuluş – Melik Saraçoğlu
Hadi  Baba Gene Yap / Yönetmen: Emre Yalgın
Hayat Boyu / Yönetmen: Aslı Özge
Jin / Yönetmen: Reha Erdem
Köksüz / Yönetmen: Deniz Akçay Katıksız
Lal / Yönetmen: Semir Aslanyürek
Soğuk / Yönetmen: Uğur Yücel
Yarım Kalan Mucize / Yönetmen: Biket İlhan
Yozgat Blues / Yönetmen: Mahmut Fazıl Coşkun
Başkanlığını Berlin Film Festivali Avrupa Film Pazarı Direktörü Beki Probst’un yapacağı jüride,  yönetmen Pelin Esmer, yapımcı Türker Korkmaz, görüntü yönetmeni Özgür Eken, oyuncular Melisa Sözen ve Yiğit Özşener ile müzisyen Cengiz Onural görev yapacak.
Yarışmada, ‘En İyi Film’ seçilecek eser, 350.00 TL’lik ödülün sahibi olacak. Tüm kategorilerde ise, toplam 630.000 TL ödül dağıtılacak.

Yarışma kapsamında verilecek diğer ödüller şöyle:
1. En İyi Film Ödülü : Altın Koza Heykeli ve 350.000,00-TL.
2. Yılmaz Güney Ödülü : Altın Koza Heykeli ve 75.000,00-TL.
3. Adana İzleyici Ödülü : Altın Koza Heykeli ve 25.000,00-TL.
4. En İyi Yönetmen Ödülü : Altın Koza Heykeli ve 50.000,00.-TL.
5. En İyi Senaryo Ödülü : Altın Koza Heykeli ve 20.000,00-TL.
6. En İyi Kadın Oyuncu Ödülü : Altın Koza Heykeli ve 20.000,00-TL.
7. En İyi Erkek Oyuncu Ödülü : Altın Koza Heykeli ve 20.000,00-TL.
8. En İyi Müzik Ödülü : Altın Koza Heykeli ve 15.000,00-TL.
9. En İyi Görüntü Yönetmeni Ödülü : Altın Koza Heykeli ve 15.000,00-TL.
10. En İyi Sanat Yönetmeni Ödülü : Altın Koza Heykeli ve 10.000,00-TL.
11. En İyi Kurgu Ödülü : Altın Koza Heykeli ve 10.000,00-TL.
12. En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu Ödülü : Altın Koza Heykeli ve 10.000,00-TL.
13. En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu Ödülü: Altın Koza Heykeli ve 10.000,00-TL.
14. Umut Veren Genç Kadın Oyuncu Ödülü : Altın Koza Heykeli
15. Umut Veren Genç Erkek Oyuncu Ödülü : Altın Koza Heykeli

SİYAD En İyi Film Ödülü

Festival kapsamında verilecek ödüllerden biri de, SİYAD (Sinema Yazarları Derneği)’nin vereceği ‘SİYAD En İyi Film Ödülü’.
20. Adana Altın Koza Film Festivali SİYAD En İyi Film Ödülü’nü belirleyecek sinema yazarları Serdar Akbıyık, Yeşim Burul Seven ve Olkan Özyurt’dan oluşuyor

FİLM – YÖN Jürisi

20. Altın Koza Film Festivali’nde Film Yönetmenleri Derneği (Film-Yön) de bir ödül verecek.

Bölümün jüri üyeleri yönetmenler,  İsmail Güneş, Ezel Akay ve Handan Öztürk’

Ulusal Öğrenci Filmleri Yarışması

Ülkemizdeki güzel sanatlar ile iletişim fakültelerinin sinema – televizyon bölü
mlerine devam eden öğrencilerin katılabildiği ve filmlerin kurmaca, belgesel, canlandırma ve deneysel dallarında değerlendirildiği Ulusal Öğrenci Filmleri Yarışması’nda bu yıl, ülkemizdeki çeşitli üniversitelerden 42 filmin yarışmaya hak kazandığını belirtti.

Yarışmanın ön değerlendirme kurulunda yapımcı Ahmet Hızarcı, senarist ve sinema yazarı Necla Algan ve yönetmen Tankut Kılınç görev yaptı.

Finalist filmleri değerlendirecek isimler ise, yönetmen Belma Baş, belgesel yönetmeni Göksel Gülensoy, animasyoncu Nermin Er, oyuncu Serkan Ercan ve yazar Yekta Kopan’dan oluşuyor.

‘En İyi’ Seçilen Eserlerin Ödülü 7500 TL Olacak

Ulusal Öğrenci Filmleri Yarışması’nda her dört dalda en iyi film seçilen esere 7.500 TL ödül verilecek, toplamda 30.000 TL ödül dağıtılacak.  Eser sahibi öğrenciler her yıl olduğu gibi festivalde konuk edilerek yurtiçi ve yurtdışındaki sektör profesyonelleriyle bir araya gelecekler. Eserlerinin gösterimlerinin ardından çeşitli söyleşiler yapacak, etkinliklere katılacaklar.

Akdeniz Ülkeleri Kısa Film Yarışması

Festivali, Akdenizli kısa filmcilerin buluşma noktası haline getiren geleneksel Akdeniz Ülkeleri Kısa Film Yarışması’na ise İspanya, Türkiye, Fransa, İsrail, Yunanistan, Hırvatistan, Portekiz, Suriye, Ürdün, Slovenya, Lübnan ve Kosova gibi ülkelerden yaklaşık 500 eser başvurdu. Yarışmanın jürisinde Bulgaristan’dan Zlatina Rousseva, Yunanistan’dan Patrice Vivancos, Belçika’dan  Eric Ledune, ve Sırbistan’dan  Miroljub Vučković ve Türkiye’den Sevin Okyay görev yapacak.

Kurmaca, belgesel, canlandırma ve deneysel dallarında toplam 61 filmin yeralacağı yarışmada, her dalda en iyi film seçilen eser, 10.000 TL’lik ödülün sahibi olacak.  Yarışmada toplam 40.000 TL ödül dağıtılacak.
                                                                
GÖSTERİM BÖLÜMÜ ALTIN KOZA’DA TÜRKİYE İLK GÖSTERİMLERİ
Bu yıl 16 – 22 Eylül tarihleri arasında gerçekleştirilecek, Adana Büyükşehir Belediyesi 20. Altın Koza Film Festivali’nin, dünya sineması bölümünde dünyanın çeşitli festivallerinden ödülle dönmüş pek çok eserin Türkiye prömiyerleri yapılacak.

Coen Kardeşler’in, Cannes’da yarışan ve Büyük Ödülü alan son filmi INSIDE LLEWYN DAVIS, festival kapsamında Türkiye’deki ilk gösterimi yapılacak filmlerden ilk göze çarpanlar arasında bulunuyor.

Yine Türkiye’deki ilk gösterimleri yapılacak olan bazı filmler; Berlin Film Festivali’nde büyük beğeni toplayan ve En İyi Kadın Oyuncu ödülüne layık görülen, Sebastian Lelio imzalı GLORIA; Bu yılki Cannes Film Festivali’nde Altın Palmiye için yarışan filmler arasında yer alan, Amerikan bağımsız sinemasının önemli isimlerinden Jim Jarmush’un yönettiği SADECE AŞIKLAR HAYATTA KALIR (Only Lovers Left Alive); Bir Ayrılık adlı filmiyle büyük ses getiren Ashgar Farhadi’nin yönettiği, bu yıl Cannes Film Festivali’nde En İyi Kadın Oyuncu ödülünü kazanan GEÇMİŞ (The Past); Cannes’da Jüri Özel Ödülü’ne layık görülen, Kore-Eda Hirakazu imzalı BENİM BABAM BENİM OĞLUM (Like Father Like Son); filmleriyle ses getiren Meksikalı Amat Escalante’ye Cannes’da En İyi Yönetmen ödülünü getiren  HELİ; Arnaud Desplechin imzasını taşıyan, Cannes’da altın Palmiye için yarışmış olan DÜŞ VE GERÇEK (JIMMY P. PSYCHOTHERAPY OF A PLAINS INDIAN); Karlovy Vary Film Festivali’nde büyük ödül Kristal Küre’yi alan Janos Szasz’ın yönettiği Macaristan yapımı NOT DEFTERİ (Le Grand Cahier); Tanınmış yönetmen Hany Abu-Assad’ın son filmi ÖMER (OMAR) ve Cannes’da Eleştirmenler Haftası İzleyici Ödülünü kazanan, Ritesh Batra’nın yönettiği  SEFERTASI (The Lunchbox).

ALTIN KOZA’DA KUZEY IŞIKLARI
16 – 22 Eylül tarihleri arasında düzenlenecek Adana Büyükşehir Belediyesi 20. Altın Koza Film Festivali’nin dünya sineması bölümünde, İskandinavya sinemasının en seçkin örnekleri izleyiciyle buluşacak. ‘Kuzey Işıkları’ başlıklı bölümde, Finlandiyalı üstad Aki Kaurismaki'den genç İzlandalı Dagur Kari'ye, beş ülkeden sekiz sinemacının son yıllara damgasını vuran filmleri yeralıyor.
Adana Büyükşehir Belediyesi Başkan Vekili Zihni Aldırmaz, 16 Eylül tarihinde başlayacak 20. Altın Koza Film Festivali’nde bu yıl, İskandinavya sinemasının en önemli ve seçkin örnekleriyle özel bir bölüm hazırlandığını belirtti. ‘Kuzey Işıkları’ başlıklı bu bölümde, Finlandiyalı üstad Aki Kaurismaki'den genç İzlandalı Dagur Kari'ye, beş ülkeden sekiz sinemacının son yıllara damgasını vuran filmleri var.

Kuzey cenahının soğuk ve sisli havasından kahkahalarla güldüren, iç ısıtan, kayıtsızlığı dağıtan, yürek burkan filmler!

Aki Kaurismaki, Kuzey sertliği ve yalnızlığını kara mizahla hepimizin ortak olduğu birer insanlık komedyasına dönüştüren bir usta olarak, tüm zamanların en trajik kahramanlarından Hamlet'i büyük bir şirkette dönen entrikaların ortasına atıvermiş. “Hamlet İş Dünyasında/Hamlet Goes Business” (1987), para ve güç zaafının bizi insanlıktan çıkardığı halleri tiye alıyor.

Finlandaya'dan İstanbul'a bir yol, bu yolda da zombi misali gezinen bezgin bekir bir bas gitarist var. Kaurismaki biraderlerin büyüğü Maki Kaurismaki imzalı “Zombi ve Hayalet Tren/ Zombie and the Ghost Train” (1991), sisteme uyum sağlamaya gönülsüz bir genç adamın yaşadığı absürd ve komik hallerin filmi.

Dogma akımının öncüsü, yaratıcı takıntılarıyla ünlü Danimarkalı Lars von Trier'in 'küçük' ama iddialı filmi “Emret Patronum / Boss Of It All (2006)”, çalışan ve patron arasındaki oyuncaklı durumları anlatıyor.

Ne yediğiniz yemeğin, ne de aşık olmanın keyfine varabildiğiniz hissiz bir ortam. Norveçli Jens Lien, dünya festivallerinde baştacı edilen “Uyumsuz Adam/ The Bothersome Man”de bu duruma uyanan sıradan bir adamın başına neler gelebileceğini incelikli bir mizahla tasarlamış.

Müzikal bir polisiye komedi, gürültülü bir isyan; “Yaşamın Ritmi/Sound of Noise (2010)”, kenti orkestra, gündelik eşyaları da birer enstrüman gibi kullanarak seslerini yükselten müzisyenleri yakalamaya çalışan, müzik düşmanı bir polisin öyküsünü dahice buluşlarla anlatıyor. İsveçli yönetmenler Ola Simonsson ve Johannes Nilsson, günlük hayatın ritmine ve seslerine karşı duyarsızlaştığımızı neşeyle yüzümüze vuruyorlar.
Bol ödüllü “Buzdan Hayaller/Noi Albinoi”'nin yönetmeni İzlandalı Dagur Kari, “Tutunamayanlar / Dark Horse” (2005) ile yine genç ve ayrıksı olmak üzerine müthiş incelikte gözlemler yapmış. Bir nevi 60’lar sineması ve ruhuna saygı duruşu.
Felaketin eşiğinde bir dünya ve insanlığın durumuna dair keskin bir taşlama! 70'li yılların İsveç sinemasında çıkış yapan Roy Andersson'ın yönettiği “İkinci Kattan Şarkılar/ Songs From the Second Floor”, 45 kısa öykücükten oluşan çarpıcı bir film. Film, 2000 yılının Cannes Film Festivali'nde Jüri Özel Ödülü'nü paylaşmıştı. 

ALTIN KOZA’DA BREZILYA SINEMASI
Adana Büyükşehir Belediyesi 20. Altın Koza Film Festivali isyandaki Brezilya’yı anlamak için sinemasına bakıyor. “Karnaval Yok, Futbol Yok” başlıklı seçkide usta yönetmen Glauber Rocha’nın ünlü üçlemesi ve yeni yapımlar yer alıyor.

Dünyanın yüzölçümü bakımından en büyük, kültürel açıdan en zengin ülkelerinden Brezilya, geçtiğimiz Haziran ayında başlayan halk ayaklanması ile yeniden şekilleniyor. 20. Uluslararası Adana Altın Koza Film Festivali kapsamındaki “Karnaval Yok, Futbol Yok” başlıklı bölüm ülkenin tarihinde hiç eksik olmayan toplumsal çalkantılara sinemasıyla ayna tutuyor. Brezilya ile özdeşleştirilen Rio Karnavalı’nın çılgın eğlencelerinin ve futboldaki üstün başarısının ötesine geçerek politik profilini çizmek için klasik ve çağdaş sinemasından örnekler sunuyor.

Brezilya sineması deyince ilk akla gelen isim olan Glauber Rocha’nın filmleri bu ülkenin toplumsal yapısını ve siyasi tarihini anlamak için en önemli referanslardan biri. Cinema Novo akımını başlatan Rocha’nın “Açlığın Estetiği” diye tanımladığı üslubuyla çektiği ünlü üçlemesinin tamamı Türkiye’de ilk kez Adana’da sinemaseverlerle buluşacak.  Sinema tarihine geçen bu üçleme “Black God and White Devil / Tanrı ve Şeytan Güneşin Ülkesinde”, “Entranced Earth / Kızgın Toprak ”ve “Antonio Das Mortes / Kötülüğün Ejderi Savaşçı Azize Karşı” filmlerinden oluşur.

Brezilya sinemasında hem politik duruşuyla hem yaptığı belgesellerle 1964 askeri darbesini sorgulayarak haklı bir ün kazanan Lucia Murat’ın Moskova Film Festivali’nde FIPRESCI Ödülü kazanan yeni filmi “Bana Anlatılan Anılar” da Adana programına dahil oldu. Ünlü aktör Franco Nero’nun başrolü üstlendiği film, darbeye direnmiş bir grup arkadaşın geçmişleriyle yüzleşmelerini anlatıyor.

Programdaki bir diğer film de kısa filmleriyle başarı kazanan Kleber Mendonça Filho’nun beklenen uzun metrajlı filmi “Neighbouring Sounds / Komşu Sesler”. Recife kentinin bir zengin mahallesindeki oturanların güvenlik sorunları ve korkuları üzerinden Brezilya’nın sosyoekonomik yapısına değinen film birçok önemli festivale seçildi ve toplam 12 ödül kazandı.

ALTIN KOZA MIYAZAKI TOPLU GÖSTERİSİ
 İLE ÇOCUKLARI SELAMLIYOR
16 – 22 Eylül tarihleri arasında yapılacak Adana Büyükşehir Belediyesi 20. Altın Koza Film Festivali kapsamında, Hayao Miyazaki’nin eserlerden oluşan bir seçki çocuklarla buluşacak.

Bu yıl 16 – 22 Eylül tarihleri arasında yapılacak Adana Büyükşehir Belediyesi 20. Altın Koza Film Festivali’nde, anime ve manga ustası Hayao Miyazaki’nin eserleri, Miyazaki Toplu Gösterisi başlıklı bir bölümle, çocuklarla buluşacak.

Elli yılı aşkın bir süredir sanat yaşamı içinde olan Miyazaki, aynı zamanda yakın çalışma arkadaşı Isao Takahata ile birlikte, dünyanın sayılı animasyon stüdyolarından biri kabul edilen, Studio Ghibli’nin de kurucusu.

Miyazaki’nin ününün Japonya dışına taşarak dünyaya ulaşması, 2002 yılında Ruhların Kaçışı (Spirited Away) isimli fimi ile, Berlin Film Festivali’nde Altın Ayı Ödülü alan ilk animasyon olarak tarihe geçmesiyle oldu. Film, 2003 yılında ise En İyi Animasyon Oscar’ına layık görüldü.

Özellikle son yıllardaki eserlerinde, yönetmenliğin yanı sıra metin yazarlığı da yapan sanatçının kariyerinin başında yeraldığı projelerden biri de, yönetmenliğini Isao Takahata’nın yaptığı ve ülkemizde de bilinen Heidi isimli animasyon.

Adana Büyükşehir Belediyesi 20. Altın Koza Film Festivali kapsamında sanatçının, Kırmızı Kanatlar (Porco Rosso), Rüzgarlı Vadi (Nausicaä of the Valley of the Wind), Küçük Denizkızı Ponyo (Ponyo on the Cliff by the Sea),

Yüreğinin Sesi (Whisper of the Heart), Sihirli Kedi (The Cat Returns) isimli filmleri çocuklarla buluşacak.

ADANA PAZARI

Adana Büyükşehir Belediyesi Altın Koza Film Festivali kapsamında ilki geçen yıl açılan Adana Pazarı projesi, Türkiye sinemasının yeni ürünlerini dünya piyasasına tanıtıyor.

Adana Büyükşehir Belediyesi 20. Altın Koza Film Festivali kapsamında,
SE-YAP işbirliğiyle ikincisi gerçekleştirilecek Adana Pazarı / Bazaar Adana, Türkiye’den her yapım aşamasındaki projenin uluslararası satış acentalarının temsilcilerine tanıtımını amaçlıyor. Adana Pazarı, 16 – 22 Eylül tarihleri arasında yapılacak festivale paralel olarak düzenlenecek ve sadece davetli uluslararası satış acentası temsilcileri, festival programcıları ve müzelerin film küratörlerine açık olacak.
Koordinatörlüğünü sinema yazarı ve festival danışmanlarından Alin Taşçıyan’ın yaptığı pazarla ilgili bir açıklama yapan Adana Büyükşehir Belediye Başkan Vekili Zihni Aldırmaz, Adana Pazarı’nın uzun metrajlı kurmaca filmlerle sınırlı kalmayacağını;  pazara kısa film, belgesel, deneysel ve canlandırma dallarında, yapım ve yapım sonrası aşamalardaki her projenin katılabileceğini belirtti. Katılımcılar projelerinin tamamını, diledikleri uzunlukta bir bölümünü ya da fragmanını sunmayı tercih edebilecek.
Bu yıl pazara katılacak kurumlardan bazıları şöle: Wild Bunch, Memento, EastWest, Intramovies, LevelK, The Festival Agency, Alpha Violet şirketleri, Venedik, Edinburgh, Palic, Göteborg, Sofia, Tallin Midnight Sun film festivallerinin ve Cannes Film Festivali Yönetmenlerin On Beş Günü bölümünün temsilcileri.
Başvurular bazaar.goldenboll@gmail.com adresine yapılabilecek. Son başvuru tarihi ise, 14 Eylül Cumartesi.
                                                                                                                                                                                                                                           
ATÖLYELER – SÖYLEŞİLER – SERGİLER - KONSERLER
HABABAM SINIFI ALTIN KOZA’DA
16 – 22 Eylül tarihleri arasında yapılacak Adana Büyükşehir Belediyesi 20. Altın Koza Film Festivali kapsamında, Rıfat Ilgaz’ın ölümsüz eseri Hababam Sınıfı, özel bir sergiyle sanatseverlerle birlikte olacak.
Adana Büyükşehir Belediye Başkan Vekili Zihni Aldırmaz,  16 – 22 Eylül tarihlerinde yapılacak 20. Altın Koza Film Festivali kapsamında Hababam Sınıfı sergisi açılacağını açıklayarak, ‘Ülkemizin edebiyat, tiyatro ve sinema tarihinde çok önemli bir yer tutan bu eseri, bir sergiyle sanatseverle buluşturacağız. Serginin ardından ilgili materyalleri Adana Büyükşehir Belediyesi Sinema Müzesi’nde kuracağımız ‘Hababam Sınıfı’nda  yıl boyunca sergilemeye devam edeceğiz’ dedi.
Hababam Sınıfı, Rıfat Ilgaz tarafından ilk kez İlhan ve Turhan Selçuk kardeşler tarafından çıkarılan Dolmuş isimli mizah dergisinde yazı dizisi olarak yayımlanmaya başladı. Ilgaz’ın Stepne isimli köşesindeki diziye, Turhan Selçuk da çizimleriyle destek verdi. Altın Koza kapsamında açılacak ve dört bölümden oluşacak serginin ilk bölümü, Dolmuş dergisinde yayımlanan Hababam Sınıfı karikatürlerinden oluşacak.
İkinci bölümde, 1965 yılında Ulvi Uraz Tiyatro Topluluğu tarafından sahneye konan Hababam Sınıfı müzikali fotoğrafları yeralacak. Ertem Eğilmez dönemi ile başlayacak üçüncü bölümde ise Hababam Sınıfı, Hababam Sınıfı Sınıfta Kaldı, Hababam Sınıfı Uyanıyor, Hababam Sınıfı Tatilde, Hababam Sınıfı Dokuz Doğuruyor isimli filmlerin fotoğraflarından oluşan bir seçki var. Dördüncü bölümde set fotoğrafları görülebilecek. Sergide ayrıca Münir Özkul, Ayşen Guruda, Adile Naşit ve Kemal Sunal'ın heykelleri yeralacak.
Açılışı 18 Eylül Çarşamba günü saat 18.00’da, 75. Yıl Sanat Galerisi’nde yapılacak sergi 30 Eylül’e kadar gezilebilecek.

ALTIN KOZA KISA FİLM ATÖLYESİ
Her yıl büyük bir ilgiyle karşılanan kısa film atölyesi, bu yıl da katılımcıları bekliyor. Koordinatörlüğünü yönetmen ve senarist Işıl Özgentürk’ün yapacağı atölyede film eleştirisi, senaryo, görüntü yönetmenliği, bütçesiz prodüksiyon ile film çekimi - uygulama dersleri verilecek.

16 – 21 Eylül tarihleri arasında, Seyhan Oteli – Anadolu Konferans Salonu’nda saat 11.00’da gerçekleştirilecek atölyeye, Konya Selçuk Üniversitesi İletişim Fakülesi destek veriyor.
Atölye programı şöyle:
16 Eylül Pazartesi - Işıl Özgentürk / Yönetmenlik
17 Eylül Salı – Aslı Selçuk / Sinema ve Anlatım
18 Eylül Çarşamba – Ercan Kesal / Senaryo
19 Eylül Perşembe – Barış Özbiçer / Görüntü Yönetmenliği
20 Eylül Cuma - Miroljub Vučković / Bütçesiz Prodüksiyon
21 Eylül Cumartesi – Işıl Özgentürk / Film Çekimi

SİNEMA DAYANIŞMA GECESİ
Festivalin gelenekselleşen bölümlerinden Sinema Dayanışma Gecesi, her yıl olduğu gibi yine Mimar Sinan Amfi Tiyatro’da gerçekleştirilecek.
Gecede önce Türk Sineması’nın sevilen yüzleri sahneye çıkarak halkı selamlayacak ve havai fişek gösterileri yapılacak. Ardından Demet Akalın sahne alacak.
Etkinlik, 18 Eylül Çarşamba günü saat 20.30’da gerçekleştirilecek.
SEVGİ KORTEJİ
Sevgi Korteji ise Adana sokaklarını karnaval havasına büründürecek. Sinemamızın sevilen yüzleri, kortej halinde Adana sokaklarını turlayarak halkı selamlayacaklar. Ekinlik, 20 Eylül Cuma günü saat 17.30’da gerçekleştirilecek.

ADANA BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ
20I ALTIN KOZA FİLM FESTİVALİ’NİN GÖRSELLERİNE
AŞAĞIDAKİ FTP ADRESİNDEN ULAŞABİLİRSİNİZ
ftp://videoftp.iha.com.tr
Kullanıcı adı: altinkoza

Ayrıntılı Bilgi ve İletişim İçin: Bilge Oğuz
Tel: 0322 352 47 13 GSM: 0533 466 67 40
bilge.oguz@altinkoza.org.tr

FESTİVAL MERKEZİ
Türkocagı Mah. Ulus Cad. Tarihi Kız Lisesi Binası Seyhan / ADANA
Tel: +90 322 352 47 13 - Fax: 0 322 359 24 96
Gsm: 0 532 300 35 36
www.altinkoza.org. - info@altinkoza.org.tr


                

Atalay Taşdiken’den Yine Bir Anadolu Liriği: Meryem

$
0
0

Atalay Taşdiken, Mommo’dan sonra ikinci filmim Meryem ile bizi bir kere daha vicdanımızla baş başa bırakıyor. Diyor ki: “İşte Meryem’in hikâyesi budur. Anadolu’nun çocuk olmadan çocuk doğuran ve bebek büyüten kadınlarının yürek burkan hayatları bu kızın kıssasındadır. Onlar, tertemiz, ışıl ışıl yüzleri, pırpır eden yürekleri, bir ayna kadar berrak gönülleriyle analarımız, bacılarımız, yarimizdir... Kara saplı bıçak gibi sinemize saplanırlar... Ellerimizi avuçlarına alıp mırıl mırıl yaşamanın tadından bahseden kadınlar onlardır ama… İşte bu ama’dan sonra müthiş can yakıyor. Meryem uçarı ve ahlaksız kocası için bütün sabrını kullanıyor. Hayatın ona dayattığı tüm sınamalardan alnını akıyla çıkıyor. Gözlerindeki ümit ışıltısı inatla parlıyor... Aslında kahramanımızın ismi tesadüfen seçilmiş değil. Meryem ismi, İslam kültüründeki en yüksek ahlaka ve çileye sahip kadınlardan birinin adıdır. Bakire olarak doğurmuş, oğlunun Çilesine şahit olmuş ve Kur'anda adına sure nazil olmuş bu ulvi kadının adı, ilginç biçimde onun çilesine ortak olan Anadolu kadınlarına çokça verilen bir addır. 

Yönetmen Taşdiken, hikayesini sürprizli biçimde sunuyor. Finalde bizi iki kere şaşırtıyor. Beklenmedik yerlerden beklenmedik ayrıntılarla ilginç anlar yaşatıyor: kimi zaman Refik Halit Karay’ın Sürgün Hikâyeleri’ndeki ayakkabı tamircisinin sulietini hatırlatan resimlerle edebiyatımıza, kimi zaman Semih Kaplanoğlu’na, kimi zaman Nuri Bilge Ceylan’a, kimi zaman İsmail Güneş’e kimi zaman Yüksel Aksu’ya el sallayarak genç sinemamıza selam durduğu da oluyor. 

İçimizde tortu gibi birikmiş ama aslında kendileri "Tüy gibi hafif Anadolu Kadını"larının vicdanlara dokunan geleneksel yalnızlığını anlattığı gerçekler, önce bir yanılsamayla bize eskimiş bir öykü gibi gelmesine rağmen hiçbir bayatlığı düşmüyor. Hatta Meryem’in su üzerinde yürüdüğü rüya ve Murat’ın (İsmail Hacıoğlu) ağır ağır adımladığı açılış sahnesindeki ağaçlı yol, eğer o şiiri biliyorsanız birden içinizde patlayıveriyor:

Zeynep Çamcı, filmde Meryem karakterini canlandırılıyor.
“Bak, şu ağaçlı yola,
Bize doğru geliyor.
Orda üç kız kol kola,
Bize doğru geliyor.
Kömür tozundan ince,
Su gibi şeffaf gece,
Doldurmuş yüzlerini,
Silmiş pürüzlerini.
Kalmamış, Meryem gibi
Yüzlerinde kırışık;
Ve o bakirem gibi,
Yüzleri birer ışık,
Vücutları bir ahenk.
Öyle hafif ki, onlar,
Elimizi uzatsak,
Havayı kımıldatsak,
Üçü de titreyecek,
Bir ahenk gibi ürkek,
Havada eriyecek."

Anadolu'nun bahtsız kadınlarının gerçek yaşantılarından, Orta Anadolu'nun bir şehrinden gerçek görsellerle izleyicisine şiirsi bir sinema dili ile hitap eden Taşdiken’in Meryem’i, nahif ve modern sahnelerden oluşuyor.

Hayırsız kocası, Meryem’in rüyasında bir taş parçasını (yoksa kalp mi?) suya atılıyor; cump! Suya çarpan ve batan taşın yarattığı ilk halka gölün sathında dalga dalga yayılıyor ve izleyicide “kelebek etkisi” hissini uyandırmayı başarıyor... Bu sahneden çok sonra gelen bir başka sahnede Meryem, hasretin biteceği gün sayısı kadar çakıl taşı topluyor. Kavanoza doldurduktan sonra her gün birini pencereden dışarı atıyor. Bir, üç, beş, yedi, dokuz, kırk… Fakat günler ilerledikçe sabrı taşıyor. Meryem, umutlarının bittiği anda kalan taşlarla dolu kavanozu aynı göle atıyor. Tabii yine halkalar oluşuyor ancak bu defa kavanoz batmıyor. Çünkü o kavanozdakiler parça parça edilip hapsedilmiş kalbidir Meryem'in. Ümitler hiç biter mi (batar mı?). Taşdiken’in giriş ve finale doğru yarattığı bu görsel ve zihinsel efekt, filmin en hoş yanlarından biri olarak kayda geçmiş oluyor!

Filmin yan karakterlerinden olup, gece yarısı dahi kendini ve sazını talep eden kara sevdalılara Beyşehir Gölü kıyısında mehtaba karşı mini konserler veren “Abdal” (Neşat Ertaş’ın tambur çalan kasabalı hali desek?) bize öyle bir hikâye anlatıyor ki, Narkisos’un öyküsünü küçük bir dokunuşla değiştiren zekâyı hatırlatılıyor. Abdal, kara sevdaya tutulduğu kızın düğününe çalgıcı olarak çağrılıyor! Peki o ne yapıyor? Öyle bir şey yapıyor ki duyunca çok hoşunuza gidecek! 

Bütün bu anlattıklarım Atalay Taşdiken’in hanesine artı puan olarak yazıldıktan

sonra filme emek veren diğer kişilere geçmeden önce şunu söylemem gerek. Meryem’in kayın validesi Zarife (Zerrin Sümer) gelinini çocuğu olmayanların şifa bulduğunu iddia ettiği Beyşehir Gölündeki heykellerin bulunduğu yerde gusül abdesti aldırıyor. Kültürel (dini ve sosyal) yozlaşma yaşayan insanların hurafeciliğinin vurgulanması çok iyi ama bunun tıpkı Nuri Bilge Ceylan’ın bir başka bağlamda, Bir Zamanlar Anadolu’da yaptığı gibi bir mantıkla yapması kalp kırıcı bir etki yaratabiliyor. Bu tür sahneler doğrudan, "Bak bak burada ne medeniyetler varken bizim Anadolu tosunumuz ne kadar cahil” didaktikliğine düşmek oluyor. Didaktik bu sahne filmi ortadan ikiye cart diye bölmüyor ama pelikülünde baştan sonra bir çizgi olarak iz bırakıyor…

Meryem karakterini oynayan Zeynep Çamcı kaliteli bir oyuncu kumaşı ile yaratıldığını ispat ediyor. Yukarıda bazı niteliklerini sıraladığım Anadolu kadını (gelini, kızı, dulu vb…) ancak bu kadar düzgün, doğru, gerçekçi ve hakkıyla canlandırabilir. Başarılı bir oyunculuk.

İsmail Hacıoğlu bunca zaman izlediğim bir oyuncu. Kabadayı filminde Kenan İmirzalıoğlu’nun müthiş oyununun karşısında asla ezilmemişti. Hacıoğlu Meryem'de de başarılı: askerliğini dağlarda terörist peşinde geçirildikten sonra psikolojisi bozulan, ayrılırken söz alamadığı sevdiği kızın başkasıyla evlenmesinden sonra kötüleşmeye başlayan taşralı genç Murat karakterini doğru biçimde yorumluyor. Pazarda, hala sevdalı olduğu Meryem'e bir kilo peynir tattırıp, on lira bıraktıktan sonra "Üstü kalsın!" diyerek peyniri almadan volta vurarak çekip gitmesi gerçek bir gözleme dayanıyor... Abartısız, hilesiz dürüst...

Favori karakter oyuncularımdan Mustafa Uzun Yılmaz için ne diyeceğimi bilemiyorum. Uzunyılmaz, kayınpeder Süleyman karakterini var ederken hiç zorlanmıyor.

Bir Anadolu kasabasının görsel kalabalığına (mesela yıkılmak üzere bir ev, beyaz badananın içinden fırlamış direkler, bağdadi duvarlar, düşmek üzere sallanıp duran saçak, ahırın naylonla kaplanmış kapısı, karmakarışık ve pis suların aktığı sokaklar vb…) rağmen görsel bir ziyafet çeken Feza Çaldıran ve Sanat Yönetmeni Nurdan Tavuçuoğulu başarı hanelerine puan kaydedenlerden. 

YEŞİL BOSNA'DA MACERA YAŞAMAK ÇOK ZEVKLİ

$
0
0
Kafile olarak Karadağ'a doğur yürüdük ve nihayet bu müthiş
dağ kütlesi ile karşı karşıya geldik.
Metin Boşnak Hoca’nın mailini gördüğümde daha önce verilmiş sözlerimiz aklıma geldi ve “Acaba bir şaka ile mi karşı karşıyayım” diye düşündüm! Bu arada +387’li kod ile arayan numaraya cevap verdikten sonra durumu kavradım. Arayan Bosna idi ve beni Bosna’da 5 günlük doğa-kültür turizmine davet ediyordu. Hemen kabul ettim ama iş bununla bitmedi. Sağlık sorunum olup olmadığı, bu gezinin şehir-otel formatlı bir gezi olmayacağı, dağlarda uzun yürüyüşler ve deli akan nehirlerde çılgın raftingler içereceği ihtarları gelmeye başladı. Türkçede bir deyim vardır: “Pilavdan dönenin kaşığı kırılsın”. Ben de aynen bu sözü geçirdim içimden. 54 yaşımdaymışım, b tipi şeker imişim kimin umurunda. Benim yaşımda insanlar bu tür turlara katılıyor ve başarı ile bitiriyorlar ise ben de yapabilirdim. THY Bosna Hersek Direktörü Ahmet Salih Kansu’ya gönderdiği bütün uyarıları okuduğumu ve anladığımı, Bosna Hersek doğa-kültür turu için yaptığı daveti memnuniyetle kabu ettiğimi bu tura katılacağımı bildirdim.

Saraybosna’ya indiğimde uçuş stresinden olacak Pazarlama Müdürü Halit Levent Şirin, kahrımı çekmek zorunda kaldı. Ona bir gazetecinin soracağı tüm soruların on katını sordum. Bizi kim gezdirecek, kim konaklatacak, kim yedirip içirecek? Eğer kendi cebimden harcayacaksam ne kadar Bosna Gaymesi almam gerekecek… vb., vb. Güleç yüzlü olmasa bile sakin bir insan olduğu ve bu kadar yıl uçağa binen ve uçaktan inen insanla haşir neşir olmaktan ötürü sarraflaştığı için Halit Levent Şirin, üstelik Ahmet Salih Kansu’yu arayıp aynı soruları ona sormama, yani kendisine rağmen orada olmayan diğer yöneticiyi aramama rağmen beni teskin ederek kocama bir minibüse binmeye ikna etti! Sağ olsun. Umarım hakkını helal eder!
Tek Tanrı inancındaki bir savaşçı
Bogomil'den kalan mezar taşı

Tabii bu arada bizi karşılamaya gelen iki Bosna’lı hanımı da unutmamak gerek, Snježana Derviškadić (Turizm Takım Lideri) ve Erna Kurtovic. Bu iki hanımın en önemli işlerinden biri daha Bıosna’ya uçmadan beni bir mail ile ikaz etmeleri oldu. Şöyle bir mail geldi onlardan:

“Yarın sabah başlayacak Bosna-Hersek seyahatiniz için programı ektedir.
Programa incelediğinizde dağ bisikleti (bu etap sonradan iptal edildi), yürüyüş ve rafting içeren aktif bir program olduğunu göreceksiniz. Böylece sağlam ayakkabı ve rahat giysiler almanız gerektiğinden emin olacaksınız.

Ayrıca - bu haftanın geri kalanı için hava tahmini şöyledir: Açık havanın yağmur ile değişebilir olması mümkündür. Sıcaklık 25-28 derece arasında değişkendir. Hava şu anda çok hoş ancak dağlarda, gece de dâhil olmak üzere zaman geçireceksiniz. Hava ve sıcaklık değişimleri mümkündür. Sıcak tutacak giysilerden bolca getirmeniz gerek. Rahat yolculuklar diliyoruz.”
Müslüman bir Boşnak'a aitd mezar taşı.
Erna Kurtovic & Snježana Derviškadić
E-posta: sderviskadic@firmaproject.ba
Adres: Dženetića ÇIKMA 1/II
71000 Saraybosna, Bosna-Hersek

Minibüse bindiğimde Türkiye’de aynı havayı soluduğum, çoğuyla aynı şehirde yaşadığım halde yolum kesişmeyen Türklerle yüz yüze geldim. Erhan Saraloğlu, Ayfer Kuralay, İbrahim Tanrıverdi, Koraltan Bey ve Bosna’ya girişte valizine el konan, bu yüzden de gezi boyunca her an Türkiye’ye dönmeyi düşünen Ülke TV muhabiri bir de Karadeniz’in diğer ucundan Rize’den Serdar.
Biz talihli seyyahlar.
Bizlere verilen program ve kitapçıkları incelerken minibüsümüz yola koyulmuştu bile. Saraybosna’nın dış mahallelerinden geçerek Konjic şehrine doğru yol alıyorduk. Nihayet uzun bir aradan sonra durduk ve Konjic şehrinden iki Boşnak delikanlısı ve bir de dağ bisikleti ve rafting koçu bindi aracımıza. Kardeşlerden birinin adı Smail Mulic, değerinin adı da Jasmina Mulic idi. İkisi de Müslüman. İkisi de kendilerine doğrudan hitap ettiğinizde yüzleri al al olan mahcup gençler. İlk anda düşündüğüm şu oldu. “Bu insanların saflığı ve temizliği binlerce yıldır devam ediyor. Üstelik onlar ölüm ve ateşle imtihan edildiler!”

Dağ bisikleti ve rafting koşumuzun adı ise Thierry Joubert’ti. 40-45 yaşlarında incecik bir adamdı. Fincan dibi gözlükleri vardı ve başlangıçta çok mesafeli duruyordu. Bir kuzey Avrupalı havası vardı duruşunda. Biraz yukarıdan bakar bir hali mi vardı yoksa ben mi vehmediyordum? İlerde belli olacak…

Boşnak delikanlılara dönersek: İsmail Ankara’da Harp Okulu’nda okuyor. Kardeşi Jasmin ise Kocaeli’nde. Mulic’lerin gelmesiyle minibüsümüz epey şenlendi. İsmail hepimize yetişmeye çalışırken Jasmin daha çok sessiz kalıyordu. Böylece ilk gün rafting yapacağımız ve geceleyeceğimiz Neretva nehri kıyısındaki Rafting Camp’a vasıl olduk!

Boşnak kahvaltısı ilginç ve lezzetli
Burada kahvaltı olarak önümüze gelen şeyler ilginç mi ilginçti. Hamuru yağda kızartıp etmek yerine yedikleri gibi, yoğut ve kaymağı hemen her öğünde yiyorlar. Biz de öyle yaptık. Ama bu iştahlı kahvaltından önce ilk geldiğimizde kocaman cezvelerde Boşnak Kahvesi geldi. Çok ilginç bir adet! Mesela Türkiye’de Urfa veya Harran’a giderseniz, mırra kocaman pişirme kabında gelir ama onu size başkaları ikram eder. Burada içi kahve dolu büyük cezveler ve küçük fincanlar bir de mutlaka yanında su getiriliyor. Uzun saplı bir kaşıkla kahvenin köpüğünü fincanlara pay ettikten sonra kahveyi döküyorsunuz. Bizimkine çok benzeyen lezzetteki Boşnak kahvesi, sıcak suya kahve salınarak pişiriliyormuş. Şekeri sonradan katılıyor. Oysa bizde soğuk suya salınan kahve birkaç kere karıştırılır ve şekerli içmek isteyen olursa şekeri de önceden karıştırılır.

Kahvaltıdan sonra sırt çantalarımızı, ikişer üçer kişi kalacağımız küçük odacıklara bıraktık. Bosna Hersek’te turizm için yapılan bu binaların en önemli özelliği ahşabın yoğun biçimde kullanılması. Nitekim yatacağımız ranzalar bile ahşaptandı. Aynı helâyı, aynı banyoyu kullanacaktık. Aynı kazandan ama ayrı ayrı kaplarda yiyecektik. Birazdan aynı bota binip 5 saat boyunca Neretva nehrinde kürek sallayacaktık…

Mihmandarlarımızdan biri ve aynı 
zamanda tercümanımız Smail Mulic.
Rafting giysilerini giydik birbirimizin fotoğraflarını çektik. Karşımdaki İsmail, Jasmin ve Thierry’nin rafting giysileri içindeki incecik bedenlerini görünce kendimi de öyle farz ettim. Bir yoldaşa makinemi verip fotoğrafımı çektirdim. “Ver bakayım!” dedim. Demez olaydım. Ne göreyim: Dışarıdan bakıldığında Batman Dönüyor'da (Batman Returns - 1992) Danny DeVito'nun canlandırdığı Penguinkarakterinin tıpkısının aynısı değil miyim! “Aman Tanrım!” dedim. Sonra kendimi şöyle rahatlattım: “Ben Penguen karakteri gibi değilim. Çok şükür içim tertemiz ve insanlara kötülük yapmak aklımın ucundan bile geçmez!”

Böylece vücudu jarse gibi saran rafting kıyafetini giydiğime bin pişman minibüse bindim,  Neretva’nın kaynağına doğru dağlarda yaptığımız müthiş yolculuk böylece başladı.
 Boračko gölü kıyısında çekilen 
fotoğrafımız davet sahiplerinin 
internet sitesine konmuş.
Raftingin başlayacağı nehir kıyısına gelmeden önce bizi Karadeniz’in muhteşem yayla manzaralarını andıran ve buzul göllerini hatırlatan yerlere de götürdü mihmandarlarımız. Boračko gölünü tepeden seyredebilen doğal bir terasta indik minibüsten. Bol bol fotoğraf çekti ve gölün mavi derin suları bana Paulo Coelho’nun Simyacı’nın girişinde söz ettiği Narkisos hikâyesini çağrıştırdı. Boračko gölü o kadar güzeldi ki… Biz bu güzelliğe dalarak içine düşeceğimizden korkuyorduk adeta. Oysa Boračko gölü bizim gözlerimizde kendi güzelliğini seyrediyordu galiba! Nitekim Boračko kelimesinin mücadeleci, savaşçı anlamlarını içerdiğini öğrendik.  

Gölün cazibesinden kurtularak yolumuza devam ettik. Nihayet rafting botlarını getiren araçla buluşup onları suya saldık ama Thierry Joubert bizleri bir güvenlik brifingi için etrafına topladı. İsmail’in tercümanlığı vasıtası ile hayatım boyunca sadece TV’de izlediğim raftingciler kadar bilgi sahibi olarak bindim bota.

Ve işte o an! Bendeniz,
rafting heyecanı içinde
botun etrafında dolanıp
patlak yakır var mı
diye inceliyorum
Neretva’nın suları bizi beş saat boyunca sırtında taşıdı. Çok güzel anlar geçirdik. Suyun açtığı çok derin vadileri, vahşi manzaralı yamaçları, küçük doğal teraslara kurulmuş ahşap ile zengileştirilmiş evleri, evlerin neredeyse 90 derece açılı çatılarının yarattığı ilginç (egzotik yerine avro-zotic mi demeli?) manzaraları doya doya seyrettik…

Neretva Rafting Camp’a döndüğümüzde yorgun, aç ama mutluyduk. Akşam yemeği bu tatlı yorgunluk ile yendi. Bosna Hersek’in yaylalarında yetişmiş hayvanların etinden yapılmış ızgara ile beraber yoğurt, kaymak, ev yapımı ekmek ve uyku…

Sabah Konjic’ten Saraybosna’ya doğru yola çıktık. Şehirde birkaç dakika durup Bosna’da çeşmeden akan sular hala içilebilir ve lezzetli olduğu için pek iltifat edilmeyen şişe suyu aldık ve yeniden yola koyulduk. Bu sefer istikamet Igman-Bjelasnica idi.

1984 Kış Olimpiyatları’nın yapıldığı alanda ve Igman’da durduk. Thierry burada bizden ayrıldı. Türkçe bilmeyen diğer bir Boşnak’a devretti görevini. İsmail ve Jasmin yanımızda kaldı. Kış için hazırlık yaptıkları her hallerinden belli olan Igman otellerine doğru iki hanım yürüyordu. Biri başörtülüydü, diğerinin kucağından bir çocuk vardı. Başörtülü kadının örtünme biçiminden Türk veya Türklerle ilişkili olduğunu anladım. Uzaktan bir kare fotoğraf çekerek yanlarına gittim ve kucağından çocuk olan kadına doğrudan Türkçe sordum:
Bosna'da Türk Boşnak evliliğinin
bir meyvesi Musa (Kucakta).
“Adı ne?”
Cevap tek kelime oldu: 
“Musa.”
“Türk müsünüz?”
“Babası Türk, ben Boşnağım”

Olimpiyat tesislerinin fotoğraflarını çektikten sonra birkaç saat içinde ulaşacağımız “Son Bogomil köyü Lukomir”den önceki durağımız olan Umoljani’ye doğru yola çıktık.  Uzun yolculuk hayret vericidir ki yormuyordu. Çünkü hava kuru, etraf yemyeşil ve ihtiyacımızdan fazla oksijen vardı. Bu doğal gençlik aşısının verdiği güçle Umoljani’de kalacağımız pansiyonu gördükten sonra doğru “Son Bogomil Köyü Lukomir”e tırmanmaya başladık.

Vikipedia’da “En yüksek ve en uzak köy” olarak tanımı yapılan Lukomir köyü orta çağdan kalma haliyle insana tarihin hala yanı başımızda olduğunu hissettiren bir nişan taşı gibi.
Son Bogomil köyünde 
100 yıllık evlerde hala
insanlar yaşıyor. 
Onlardan biri de Huriye Teyze.
Lukomir köyü, bin 495 metre rakımlı Bjelašnica dağında kurulmuş. 14. Yüzyılda kurulduğu biliniyor. Sözün özü 1400 yaşındaki bu köyün taş evleri 100 yıl önceki otantik halini koruyor. Dik açılı çatıları ile yılın neredeyse altı ayı kar altında yaşamayı beceren köylüler için Bogomil’lerin saf torunları diyeceğim geliyor ama gerçekten öyle mi bilemiyorum! Nitekim köyün biraz ilerisindeki Ay Yıldızlı, El Fatih’lı Müslüman mezar taşlarının yanında Orta Çağa’dan kalma, üzerinde gamalı haç (Savastika) ve haç şeklinde sapı bulunan dev kılıç figürlü savaşçı mezar taşları hala duruyor.

Lukomir köylüleri ile vakit geçirmeden, artık bütün dünyanın tanıdığı 85’lik Huriye teyzenin peynirli-patatesli böreklerinden yeyip ayran (daha çok kefir tadında) içmeden önce yarım saatlik ciddi bir yürüyüş yaptık. Bu yürüyüş aşağı doğruydu. Bir de gelişini düşünün. Allah’tan mihmandarlarımız burada bize kahve yeşil çay ve şekerli yiyecekler ikram etti de –bilhassa başta ben- yarı yolda benzinsiz kalmadık!

John Travolta'nı'n canlandırdığı
Lukomir'li 
Emil Kovač'ı karakteri!
Lukomir köyünden birinin dünyaya mal olmuş bir hikâyesi ise tamamen uydurma. Hollywood senaristlerinin özensizliğinin, ben yazdım olduculuğunun, tarihi, dini ve kültürel değerlere saygı göstermekte hiç titiz davranmadıklarının bir göstergesi. Killing Season filminde John Travolta Emil Kovač isimli bir Sırp’ı canlandırır ki, filmin çekildiği zaman da, bugün de, Orta Çağ’da da köy Müslüman’dı. Bir camisi var ve mezarlarında Hac’a gitmiş insanların mezar taşları Osmanlı tarzında yontulmuş…

Köyün filme alınması veya adının bir filmde geçmesi bu filmden ibaret değil. Mesela Yönetmeni Niels van Koevorden olan Lukomir Six Months Off isimli 2010 yılı yapımı bir belgesel de IMdB kayıtlarına girmiş durumda. İsteyen kemin edip bu belgeseli izleyebilir.

Dağdan indiğimizde mihmandarımız bizi Umoljani köyü camiine götürdü. Bu köy halkı ve
Umoljani Köyü Camii
köydeki cami Sırplar tarafından tahrip edilmemiş. Hikâyesi şöyle: Sırp komutanın çocuğu çok hastadır. Modern tıp çaresiz kalmıştır. O sırada Umoljani köyünü işgal etmişlerdir. Bir kişiden buradaki cami imamının ettiği duanın Tanrı tarafından kabul olunduğunu ve çocuğunu bu imama gösterip ondan dua talep ederse belki kurtulabileceğini söyler. Sırp komutan çocuğunu imama okutur ve çocuk iyileşir. Bunun üzerine bu köye dokunulmaması emreder!

Bu öyküden sonra köy evlerinde bahçeden bahçeye geçerek kalacağımız pansiyona geldik…


YARIN: Bosna Maceraları’nın 

ikinci bölümü geliyor…


Türk Basınında Sinema ve Devlet İlişkileri Sergisi

$
0
0

20. Adana Altın Koza Film Festivali kapsamında açtığım Türk Basınında Sinema Devlet İlişkileri haberlerinin fotoğraflarından oluşan sergi haberimin yer aldığı web sayfaları stesi.
İstediğinizi seçip okuyabilirsiniz.

] - 'Yeşilçam Devlet İlişkileri Gazete Kupürleri Sergisi' Açıldı[20130916000850Orijinal (20 adet)


  • [%100]  16.09.2013 http://yurthaber.mynet.com/adana-haberleri/yesilcam-devlet-iliskileri-gazete-kupurleri-sergisi-acildi-1059481  Önbellek
  • [%100]  16.09.2013 http://www.haber3.com/yesilcam-devlet-iliskileri-gazete-kupurleri-sergisi-acildi-haberi-2197972h.htm  Önbellek 
  • [%100]  16.09.2013 http://www.haberx.com/yesilcam_devlet_iliskileri_gazete_kupurleri_sergisi_acildi(17,n,11408937,259).aspx  Önbellek 
  • [%100]  16.09.2013 http://www.hakimiyet.com/magazin/yesilcam-devlet-iliskileri-gazete-kupurleri-sergisi-acildi-h171119.html  Önbellek
  • [%100]  16.09.2013 http://www.haberciniz.biz/yesilcam-devlet-iliskileri-gazete-kupurleri-sergisi-acildi-2282777h.htm  Önbellek
  • [%100]  16.09.2013 http://www.kadinhaberleri.com/magazin/yesilcam-devlet-iliskileri-gazete-kupurleri-sergisi-acildi-h11481.html (ABONE DEĞİL!) Önbellek
  • [%100]  16.09.2013 http://www.karamanorganizesanayi.com/haber/65684/yesilcam-devlet-iliskileri-gazete-kupurleri-sergisi-acildi (ABONE DEĞİL!) Önbellek
  • [%100]  16.09.2013 http://www.marasgundem.com/yesilcam-devlet-iliskileri-gazete-kupurleri-sergisi-acildi-590944h.htm  Önbellek
  • [%100]  16.09.2013 http://www.medya73.com/yesilcam-devlet-iliskileri-gazete-kupurleri-sergisi-acildi-haberi-1475215.html  Önbellek
  • [%100]  17.09.2013 http://www.olay53.com/haber/yesilcam-devlet-iliskileri-gazete-kupurleri-sergisi-acildi-61838.htm Önbellek
  • [%100]  16.09.2013 http://www.ilovekonya.com/yesilcam-devlet-iliskileri-gazete-kupurleri-sergisi-acildi-72167h.htm  Önbellek
  • [%100]  16.09.2013 http://www.pirsushaber.com/yesilcam-devlet-iliskileri-gazete-kupurleri-sergisi-acildi-905514n.html  Önbellek
  • [%100]  16.09.2013 http://www.bafravip.com/yesilcam-devlet-iliskileri-gazete-kupurleri-sergisi-acildi-112018h.htm Önbellek
  • [%100]  17.09.2013 http://www.buyukadana.com/haber/kultur-sanat/yesilcam-devlet-iliskileri-gazete-kupurleri-sergisi-acildi/1554.html (ABONE DEĞİL!) Önbellek
  • [%100]  16.09.2013 http://www.politikars.com/yesilcam-devlet-iliskileri-gazete-kupurleri-sergisi-acildi-44288h.htm (ABONE DEĞİL!) Önbellek
  • [%100]  17.09.2013 http://www.habercukurovadan.com/haber/adana/yesilcam-devlet-iliskileri-gazete-kupurleri-sergisi-acildi/2099.html (ABONE DEĞİL!) Önbellek
  • [%100]  16.09.2013 http://bursa24.com.tr/?p=92003(ABONE DEĞİL!)  Önbellek
  • [%99]  16.09.2013 http://www.haberfx.net/yesilcam-devlet-iliskileri-gazete-kupurleri-sergisi-acildi-haber-1095109 Önbellek
  • [%92]  16.09.2013 http://www.erzurum724.com/haber/82854/yesilcam-devlet-iliskileri-gazete-kupurleri-sergisi-acildi.html Önbellek
  • [%92]  16.09.2013 http://www.beyazgazete.com/haber/2013/9/16/yesilcam-devlet-iliskileri-gazete-kupurleri-sergisi-acildi-1948716.html  Önbellek  









  • T. C. Kültür ve Turizm Bakanı Sayın Ömer Çelik’e Açık Mektup

    $
    0
    0
    T.C. Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik.
    Bugün bir e posta aldım bir okuyucumdan. Adını neden koymamış bilemiyorum. Ama benim yazılarımı okuduğu belli. Çünkü bunca yıldır festivaller için kaleme aldığım yazımların mantığına çok yakın bir mantığı var. Bu bakımdan ricasını kırmayarak, imlasına dokunmadan yayınlıyorum.

    "Coşkun Bey,
    Sinemayı çok seven bir insanım. Bütün filmleri izlemek tutkum yok ama, ülkemiz sinemasının iyi ürünlerin gördüğüm zaman çok mutlu oluyorum. Ancak bu festivallerde ödüllendirilen filmler ile ilgili ciddi bir sorun var. Festival filmleri sinema seyircisini sinemalardan uzaklaştırıyor. Amerikan sinemasının ekmeğine yağ sürüyor. Bu bakımdan Kültür ve Turizm Bakanı'na bir mektup yazdım. Eğer bloğunuzda yayınlarsanız çok sevinirim.

    “Festivaller, ülkenin sinema sektörünün gelişmesine yardım etmiyor, festival izleyicisi ile yetinip, festivallerde alacağı ödül veya övgü ile tatmin olan bazı “kapalı çevre” sinemacılarını onurlandırıyorsa ortada büyük bir sorun var demektir. Bilhassa festivallerin ulusal bölümlerinin birer “kapalı çevre” yarışmaları haline getirilmeleri giderek kötü sonuçlar vermeye başladı.

    “2000’li yıllardan itibaren Türkiye’de “dar çevre festivalcileri” diyebileceğimiz belirli sayıda insanın kontrol ettiği, yönettiği, kotardığı ulusal festivaller, sürekli olarak deneysel sayılabilecek, seyirci bulması neredeyse imkânsız, pek çok yönetmen, oyuncu, görüntü, laboratuar, seslendirme vs. hataları barındıran filmlere ödüller vererek mahalli ve uluslararası gösterimlerde seyirci bulamayan düşük profilli bir sinemanın oluşmasına zenim hazırladı. Bir ülkedeki devlet-belediye destekli film festivallerinin bu kadar kötü yönetilmesi, ön jürilerin festivallere gönderdiği filmlerin sıraladığım arızalara sahip “dar çevre sinema” filmlerinden oluşması önemli sorunların varlığını ortaya koymaktadır.

    “Birini şu şekilde özetleyebilirim: Türkiye’de festivallerin teslim edildiği sözde bilirkişilerin aslında Türkiyeyi hiç bilmedikleri, sadece dünyanın çeşitli ülkelerindeki “soğuk savaş artığı zihniyetli sinemacılar” tarafından tertiplenen festivalleri taklit ettikleri gerçeği artık kabak gibi ortaya çıkmıştır.  Çok uzağa gitmeye gerek yok, mesela 2000’li yıllardan itibaren gerçekleştirilen ulusal yarışmalı film festivallerinde ödüllendirilen filmlerin görücüye çıktıktan sonra gişedeki hezimetleri bunu göstermektedir. Türk halkı âlâyı vâlâ ile festivallere seçilen, bazıları ödüllendirilen bu filmleri seyretmemektedir. Festival filmlerini seyretmeyerek açık ve net biçimde, “Ey dar çevre festivalcisi, ey festivaller için film yapan yönetmen-yapımcı, ey festivallere milyonlarca liralara harcayan yani benim vergilerimi, yol, park ve diğer uygarlık gereği hizmet kalemlerim için toplanan paraları kesip festival düzenleyen devlet, ey belediyeler! Bu filmler bana hitap etmiyor!” demektedir.
    “Peki, o zaman film festivalleri düzenlemenin anlamı nedir? Bence bu soruyu bilhassa Kültür Bakanlığı, Belediyeler ve film festivallerini düzenleyen “dar çevre festivalcileri” bir araya gelip düşünmelidirler…

    “Bilhassa Türkiye Cumhuriyeti Kültür ve Turizm Bakanı olduktan sonra şu ana kadar sinema ile ilgili bir tasarrufta bulunmayan ve belki de ciddi bir araştırma-soruşturma içinde bulunan Sayın Ömer Çelik, “dar çevre festivalciliği”, “dar çevre sinemacılığı ve festival filmi üreticileri” ile bunların tutumunu şiddetle reddeden Türk seyircisi arasındaki denklemi gündemine almalıdır. Sayın Bakın Ömer Çelik, halkın yanında olmaktan imtina edip halka rağmen borusunu öttürenler ile de ilgilenmelidir…”

    Türkiye Cumhuriyeti Kültür ve Turizm Bakanı Sayın Ömer Çelik! Halk gözlerinizin içine bakarak sizden sinema ile ilgilenmenizi bekliyor.

    Ben sadece aracılık ettim.

    Ödül Alanlar Gayr-ı Resmi Olarak Açıklandı mı?

    $
    0
    0
    Reha Erdem
    20. Adana Altın Koza Film Festivali bu gece yapılacak ödül dağıtma töreni ile resmen kapanacak ama HiltonSa lobisindeki yüzler değiştikçe kimlerin ödül alacağı konusu, gayrı resmi olarak açıklanmış gibi algılanıyor. Festivali yönetenlerin ödül ve konuk trafiğini iyi yönetemediği sonucu çıkıyor.
    Örnek mi? Jin filminin yönetmeni Reha Erdem ödül Akşamı HiltonSA lobisinde boy gösterirken, Hayat Boyu filminin yönetmeni Aslı Özge ve başoyuncusu Defne Halman festivali bırakıp İstanbul'a dönenler kervanına katıldı. Soğuk filminin oyuncusu Şebnem Bozoklu da Adana'ya gelenler arasında.


    20. Altın Koza'da, Adana Halkı Çanakkale Aslanları Dedi!

    $
    0
    0
    Festivallerin Reha Erdem Tutkusu devam ediyor! 20. Altın Koza Büyük Jürisi de Reha Erdem'siz yapamadı. Az seyircili yönetmenlerimiz arasında seçkin bir yeri olan Reha Erdem, terörist bir Kürt kızı Jin'in, "Savaş Cadısı" olmamak için yaşadığı olayları anlattığı filmi ile En İyi Yönetmen ödülü kazandı. Reha Erdem'in muhakkak ödül alacağının göstergesi Festival'in son gününde Adana'ya gelmesi olarak yorumlandı. Adana Halk Jürisi ödülünü kazanan Çanakkale Yolun Sonu ise festival jürisi tarafından hiçbir ödüle layık görülmedi. Çanakkale Yolun Sonu filminin yönetmeni Mustafa Kemal Uzun, Adana halk jürisinin ödüllendirdiği filmini "Çanakkale Şehitleri'ne ithaf ettiğini" söyleyerek sahneden ayrıldı. 

    Altın Koza'da, takipçilerin içlerine sindiremedikleri bir başka konu ise bazı ödüllerin bölüştürülmesi oldu. Bölüştürülen ödüller şöyle: En İyi Senaryo, En İyi Film, En İyi Kadın Oyuncu.

    En İyi Film Ödülünü, Hakkı Kurtuluş ve Melik Saraçoğlu’nun Gözümün Nuru ve Mahmut Fazıl Coşkun’un Yozgat Blues isimli filmlerine verilmesini doğru bulmayan festival katılımcılarından olup aynı zamanda onur ödülü de alan bir konuk bu konuda, "Eğer bir ödülü iki kişi hak ediyorsa, vadedilen maddi ödülün de iki katına çıkartılarak ödemesi gerek" yorumunu yaptı. 

    En İyi Kadın Oyuncu ödülünün Köksüz filminde anne ve kızını karakterlerini canlandıran Ahu Türkpençe ve Lale Başar'a verilmesi de ayrı bir tuhaflık olarak festival tarihine geçti. Televizyonculuktan gelen genç yönetmenin muhtemelen senaryo aşamasından itibaren anlatısını iki karakterden hangisi açısından hikaye edeceğine karar verememiş olması, filmi olumsuz etkiliyor. Bu durum, seyircinin ikircikli kalarak filmdeki başat iki karakterden biri ile özdeşleşememesine ve tabii hikayeye dahil olmasına mani oluyor. Anlaşılan festival büyük jürisi de ikircikli kalmış. En İyi Kadın Oyuncu ödülüne iki kadın oyuncuyu birden layık görmesi, seyirci ile aynı handikapa düşmüş olduklarını gösteriyor!

    Festivalin resmen açıklanan bütün ödüllerinin listesi şöyle:

    En İyi Yönetmen : Reha Erdem (Jin)
    En iyi Senaryo : Hakkı Kurtuluş-Melik Saraçoğlu (Gözümün Nuru) ve Tarık Tufan-Mahmut Fazıl Coşkun (Yozgat Blues)
    En İyi Kadın Oyuncu : Ahu Türkpençe ve Lale Başar (Köksüz)
    En İyi Erkek Oyuncu : Ercan Kesal (Yozgat Blues)
    En İyi Müzik : Mihaly Vig (Eve Dönüş Sarıkamış 1915)
    En İyi Görüntü Yönetmeni   : A. Emre Tanyıldız (Soğuk)
    En İyi Sanat Yönetmeni : Tural Polat (Eve Dönüş Sarıkamış 1915)
    En İyi Kurgu : Ali Aga (Gözümün Nuru)
    En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu : Melis Ebeler (Köksüz)
    En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu : Tansu Biçer (Yozgat Blues)
    Türkan Şoray Umut Genç  Veren  Kadın Oyuncu : Deniz Hasgüler (Jin)
    Umut  Veren  Genç Erkek Oyuncu  : Savaş Alp Başar (Köksüz)
    Film Yön En İyi Yönetmen Ödülü: Mahmut Fazıl Coşkun (Yozgat Blues) ve Atıl İnaç (Daire)
    SİYAD En İyi Film Ödülü: Gözümün Nuru (Hakkı Kurtuluş-Melik Saraçoğlu)

    Adana İzleyici Ödülü: Çanakkale Yolun Sonu (Mustafa Kemal Uzun)



    3. Bodrum Türk Filmleri Haftası

    $
    0
    0
    Bodrum Belediye Başkanı Mehmet Kocadon 
    (sağdan 5. kişi)ve Cinemarin sinemaları sahibi Cenk Sezgin 
    (Kocadon'un sağında) Film Haftasını ekibi ile
    Piyangodan dahil olmak buna denir. Adana Altın Koza'da HiltonSA'da karşılaştığım Bavul
    Ajans sahibi Sayım Çınar, Bodrum Türk Filmleri Haftasına katılıp katılmayacağımı sordu. "Neden olmasın?" cevabını verdim. İş arkadaşı Mehmet Erdugan etkinliğe akredite olmamı sağladı. Etkinlik üç yıldan beri devam ediyormuş. Bodrum Sinema ve Kültür Derneği tarafından düzenlenen ve 5 gün sürecek etkinlikte gösterime yeni giren ve girecek olan 18 film gösteriliyor. Etkinliklere filmlerin yönetmenleri katılıyor. Açılış akşamı Avşar Film ve Avşar sinemaları sahibi Şükrü Avşar, oyuncu Özcan Deniz, Çanakkale Yolun Sonu yönetmeni Kemal Uzun filmlerinin gösterimine ve sohbet toplantılarına katılan sinemacılar oldular.

    İlk etkinlik gecesinde Özcan Deniz'in 15 Kasım'da vizyona girecek olan "Su ve Ateş" filminin fragmanı gösterildi. Fragmanı vatandaşlarla birlikte izleyen Deniz, gazetecilere yaptığı açıklamada, sinemanın hayat boyu devam eden bir iş olduğunu söyledi. Kendi adına, içine sinen ilk filmini çektiğini söyleyebileceğini belirten Deniz, "İnşallah seyircide beğenir. Sadece kendi birikimimi en iyi yansıtabildiğim işlerden biri oldu" dedi.

    CENK SEZGİN UZUN VADEDE NE YAPABİLİR?
    Oasis AVM'deki Cinemarine sinemaları sahibi Cenk Sezgin, etkinliğin baş aktörü olarak Film Haftasını yönetiyor. Film gösterimlerinden önce ve sonra yapılan toplantıları idare ediyor ve genellikle emeklilerden, ev hanımlarından ve sinefil gençlerden oluşan küçük bir seyirci topluluğunun fikirlerinin kayda geçmesini sağlıyor. 


    Bu oturumlardan Özcan Deniz'in Hollywood starlarına özenerek yaptığı "Özcan Deniz show" dan sonra en verimli olanı Çanakkale Yolun Sonu ile El Yazısı toplantıları oldu. Çanakkale Yolun Sonu yönetmeni Kemal Uzun ve görüntü yönetmeni Mete Şener, Türkiye'de uluslararası film yapmanını teknik-ekonomik zorluklarını anlatırken, gişe konusunda yaşanan hayal kırıklarının yeniden aynı boyutta film yapabilme imkanını yok ettiğini anlattılar. Bu konuda bir sinema yazarı olarak şunları söyledim:

    ULUSLARARASI PAZAR SORUNU
    Türk sinemasını uluslararası bir dağıtıma dahil olmadan çok yüksek bütçeli gişe filmleri çekilemeyeceği açık. MADO çok iyi dondurma yapıyor, diyoruz ama kendimiz çalıp oynuyoruz. Dünyadaki pek çok insan, "Evet, MADO çok iyi dondurma yapıyor, ben uluslararası markalar içinde onu tercih ediyorum" dediği zaman bu marka daha değerli hale gelir. Türkiye'de sinema ulusal bir sektör bile değilken uluslararası bir sektör olmasına çok ciddi engeller varken nasıl olur da büyük prodüksiyonlara imza atabilir? Uluslararası pazarlarda rekabet edemeyişimiz yüzünden bir otomotiv sanayi kuramayışımıza gibi, uluslararası rekabet gücü olan bir sinema kurmamız mümkün görünmüyor!

    BODRUM TÜRKİYE'NİN CANNES'I OLABİLİR Mİ?
    Ali Vatansever'in yönettiği El Yazısı filmi için yapılan sohbet toplantısında sinema seyircisinin minik ve sevimli yorumları arasında, filmin oyuncularından Wilma Elles birden bire heyecanlanarak, "Bodrum Filmleri Haftası neden Cannes gibi olmasın? Bence olabilir. Bütütn altyapıya sahip!" derken çok ümitli konuştu. Fakat Wilma'nın atladığı şey Cannes'ın "deniz, kum, güneş ve festival" harmanını bir arada tutan gelenekselleşmiş markete sahip oluşuydu. TÜRSAK festival yaptığı yıllarda bir ara Antalya'da market işine girdi ama bu teşebbüs büyük bir hayal kırıklığı ile neticelendi. 

    Öyleyse şu veya bu uluslararası festival şeklen ve gösterim içeriği olarak taklit edilebilir ama ruhuna sahip olmak büyük emek ister.

    Film Haftasında gösterilen filmlerden biri de Bu Son Olsun'du. Eleştirmeye değer bulunamayacak kadar gabi ve tek boyutlu filmlerden biri olup Türk sinemasının utanç hafızasına girecek işlerden biri olan Bu Son Olsun'un yönetmeni Orçun Benli, filmindeki agresif tutumunu filmini izleme alicenaplığında bulunmuş iki genç seyirciye uyguladı. Bu Son Olsun'da Ülkücülerin aşağılanmasını ayıplayan ve her görüşe saygı duyulması gerektiğini  söyleyen bu izleyicilere Benli, klasik komünist jargonu kullanarak "Ben o katillere saygı duymuyorum!" cevabını verdi.

    Sanatçı olduğunu ifade eden bu film yönetmeni, Goethe'nin çağları aşan sanat eseri tanımından bîhaber görünüyordu. Goethe der ki: "Sanat eseri olduğu iddia edilen bir metin (ya da burada olduğu gibi birbirine montajlanmış görsel malzeme) eğer üçüncü şahıslarda ahlaki ve politik (ideolojik) tepkiler uyandırıyorsa, çekiver kuyruğundan çöpe gitsin."

    Anlayana... 

    Enver Aslan Bodrum Türk Filmleri Haftasında Açıkladı: Geri Ödemesiz Destek Yolda!

    $
    0
    0
    Cinemarine Sinemaları’nın bulunduğu
    OASİS Alışveriş Merkezi’nde Murat
    Şeker, Didem Balçın, Doğa Rutkay,
    Hakan Bilgin ve Ali Tanrıverdi
    halkla buluştu.
    Üçüncü Bodrum Türk Filmleri Haftası Bodrum Trafo’da yapılan onur ödülleri töreniyle sona erdi… Bodrumun havası, güneşi muhtemelen alışık olmayan bünyemi nazikçe ikaz ettiğinden kapanış etkinliğine katılamadım. Ama eminim, büyük festivallerin şaşalı kapanış törenlerinden daha samimi bir havada geçmiştir. Kısmet olursa bir defasında da kapanışa katılırım!
    Kendi atmosferini yaratabilen, davetlilerine ciddi bir konukseverlik gösteren, onları iyi ağırlayan, etkinliklerde sıkmayan “butik film haftasının” en önemli etkinliği küçük ve göreceli olarak bağımsız sinema işletmecileri için düzenlenen toplantıydı. Etkinliğe, T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Sinema Genel Müdürlüğü Destekleme Daire Başkanı Enver Arslan ile dünyanın en büyük dağıtım şirketlerinden UIP Türkiye
    bürosu adına bir temsilcinin de katıldı. Bodrum’un nispeten betonlaşma çirkinliğinden kurtulmuş bir koyuna gökten bırakıldığı yere yapışıp kalmış gibi duran bir otelinde yapılan toplantıda İzmir’den Rize’ye kadar pek çok salon işletmecisi sorunlarını dile getirdi.

    Bir Hollywood starı kadar zarif Selda
    Alkor, Bodrum Türk Filmleri Haftasına
    tatlı bir nostalji ve nafilik kattı. S&E.
    Çilingir, Banu Bozdemir, Selda Alkor
     ve bendeniz.
    Tercüman Gazetesi’nde Kültür Sanat editörü olduğum 1999 yılında dönemin sinema salonlarında Türk filmi gösterme oranının yüzde 25 olarak sabitlenmesini buyuran Amerika, bu isteği reddeden Türkiye’yi 105 numaralı izlenmekte olan ülkeler statüsüne sokmuştu. O zaman Türk Sinemasına Amerikan Darbesi başlığı altında yaptığım haber için kendi içine çökmüş bulunan Yeşilçam’dan ve sinema işletmecilerinden hiçbir tepki gelmemişti. Fakat o günden itibaren belirli bir konsept çerçevesinde (hepsi birbirine tıpatıp benzeri olarak) yapılan ve Türkiye’nin dört bir yanına dağılan sinema salonları, hem biçim ve hem içerik olarak uluslararası sermayenin emrine girdi. Bu durumda uluslararası sermaye ile işbirliği içinde olan yerli sermayenin bir bölümü parsayı toplamış oldu… 

    Kapanış töreninde sanatçılar ve 
    konuklar Bodrum Vosvos 
    Derneği’nin temin ettiği arabalarla 
    düzenlenen kortejle Bodrum 
    Trafo’ya götürüldü. Sanatçı Bulut 
    Aras, Mahmut Hekimoğlu, Selda 
    Alkor, Nuri Alço ve Salih Güney’e 
    onur ödülleri verildi.
    Bu çerçevede, Bodrum Türk Filmleri Haftası etkinliği
     olarak yapılan toplantıda, tekelleşen sinema
     işletmecilerinin dağıtım şirketleri ile yaptıkları film 
    gösterim programları, parasal oranlar, seanslar hatta film aralarında büfelerde satılan patlamış mısır ithalatına konan kotalar yüzünden yerli mısır satışının sinema işletmecisini zarara uğrattığı konuları bile gündeme getirildi.

    Cinemarine Sinemaları sahibi Bodrum Türk Film Haftası yöneticisi Cenk Sezgin toplantının ev sahibi olarak şunları söyledi:
                      “Küçük/bağımsız işletmeciler, birlik olmama halinde üç beş yıl içinde piyasadan silinebilecektir. Dijital ortama geçmenin ve geçişten sonra teknolojiyi yükseltme maliyetinin daima ekonomik tehdit olacağı gerçeğini kabullenmeliyiz. Tüm sayısal sistemlerle işleyen ürünler gibi dijital film makinelerinin her zaman daha yüksek modelleri piyasa sürülecektir. Bu durum, diğer sorunlarımız ile beraber son tüketici olan biz sinema salonu işletmecileri için yakın gelecekteki en büyük sorundur. Bizler bugün burada yaptığımız bu toplantı ile bir tohumu toprağa attık. Yeşertmek için mutlaka tekrar tekrar bir araya gelmeliyiz. Örgütlenmeli ve gelecekte bizleri yok edebilecek tüm şartlara karşı birlikte hareket etmeliyiz.”

    Bağımsız ve küçük salon işletmecilerinin sorunlarının tartışıldığı toplantıda
    Cenk Sezgin (sağda), Sinema Genel Müdürlüğü Daire Başkanı Enver Arslan
    (sağdan ikinci) ve diğer salon sahipleri konuyu konuştular.
    GERİ ÖDEMESİZ DESTEK GELİYOR
    Kültür ve Turizm Bakanlığı Sinema Genel Müdürlüğü Destekleme Daire Başkanı Enver Arslan salon işletmecilerinin sorunlarını dinledikten sonra yeni sinema kanununda pek çok iyileştirme ile yeni destekleme modellerinin bulunduğunu ifade etti. Arslan şunları söyledi:
                     “Yeni sinema kanununda ön görülen destekleme maddelerden biri tamamen sinema salonu işletmecilerini ilgilendiriyor. Yasa maddesinde, Türk filmi gösteren sinema salonları, film sayısı ve gösterim süresi oranında maddi olarak desteklenecek deniliyor. Bunun yanında Türk filmlerinin tanıtımını yapan kurumlara maddi destek sağlanmasını ön gören bir madde bulunuyor. Bunun adı da Tanıtım Desteği olacak. Diğer yandan ‘ortak yapım’lardaki tüm zorluklar kaldırılacak. En önemlisi bugüne kadar geri dönüşlü destek olarak verilen maddi yardımlar artık tamamen geri dönüşümsüz destek olarak uygulanacak.”

    BODRUM FİLM HAFTASI EKİBİ
    Mert Sezgin.
    Başkan Cenk SEZGİN, Ayşegül SEZGİN, Gülce SEZGİN, Orhan Altun, Funda SU. 

    Fotoğraf ve Çekim
    Tunç KÜÇÜKASLAN, Bilgehan YILMAZ, Sertaç KARABULUT, Çoşkun ŞEN.

    Transfer
    Mert SEZGİN, Oktay TAŞIN, Kaan ATİLLA, Lütfi ÇAM, Mehmet GÜRBÜZOĞLU.


    50. ALTIN PORTAKAL FİKRİMİN İNCE GÜLÜNÜ ELİMDEN ALDI!

    $
    0
    0
    AKSAV Yönetim Kurulu Başkanı Tufan Dağıstanlı (soldan 2.)
    ve Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı ve AKSAV 
    Şeref
    Kurulu Üyesi Prof. Dr. Mustafa Akaydın 
    (soldan 4.)
    fikrimin ince gülünün, benden izinsiz biçimde
    kullanılmasının hesabını seçimden önce mi soracaklar
    yoksa başka bir ekibe mi devredecekler merakla bekliyorum!
    1986 yılından beri takip ettiğim ve her defasında hem kalbimi fetheden ve hem de kalbimi kıran Altın Portakal ödüllü Antalya Film Festivali bu yıl, "fikrimin ince gülü"ne gösterdiği saygısızlıkla beni yüreğimden vurdu.

    Festival için 2008 yılında ürettiğim üç projeden biri olan "İlk Festival Animasyonu" yani 1964 yılında verilen ilk ödüllerin, yaşıyorlarsa bugün hayatta olan sahiplerine, vefat etmişlerse yakınlarına yeniden verilmesi, ilk festivalin yapıldığı yerde yani Konya altı plajlarında o dönemin dekorları içinde partiler verilmesi gibi pek çok zengin ayrıntı içeren projemin aynen uygulandığı halde bu fikri yaratan kişinin yanı Coşkun Çokyiğit'in yokmuş gibi görmezden gelinmesi...

    Uygar ülkelerde bunun adı "fikir hırsızlığıdır".

    Üstelik Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı yani festivalin sahibi olan Prof. Dr. Mustaf1a Akaydın'ın bunu biliyor olması, yaptığımız telefon görüşmesi sırasında durumu tam ayrıntıları ile kendisine ilettiğim halde "Ben ne yapabilirim Coşkun Bey?" diyerek altında çalışan memurların yaptığına rıza göstermesi, olayın vahametini kat ba kat arttırmaktadır.

    Şimdi buradan sesleniyorum: Sayın Mustafa Akaydın ve AKSAV çalışanları, "fikrimi izinsiz alıp kullandınız" ve bunun yüzünüze karşı söylediğim halde elinde altın portakal heykeli tutan kadın kadar dahi sararmadan donuk donuk yüzüme baktınız...

    İŞTE KANIT
    Bu proje basılı dosya şeklinde ilk olarak TÜRSAK Başkanı Sayın Engin Yiğitgil'e, daha sonra Altın Portakal Sanat Yönetmeni olan Vecdi Sayar'a, onun görevden alınması ile Hülya Özyol'a mail yoluyla bildirilmiştir. Prof. Dr. Mustafa Akaydın'a da telefonda uzun uzun anlatıldı ama yukarıda da anlattığım gibi "Ben ne yapabilirim Coşkun Bey" yanıtı verdi!

     
     Proje: Coşkun ÇOKYİĞİT
    Projenin mahiyeti, gerekçesi ve işleyişi
    Antalya Film Festivali uluslararası bir mahiyeti bürünmüş bulunuyor. 2009 öncesi, uluslararasına geçiş sürecinde yapılan tenkitlerden pek çoğu festivalin kendi özünden uzaklaştığı yönünde olmuştu. Bugün 46. festival için bir kimlik doğrulaması yaparak öze dönüş azmi gösterilmiştir. Bu bağlamda ilk festivali, düzenlendiği yerde, Konyaltı Plajı’nda, hayatta olan sanatçıların katılımı ilecanlandırmak ön görülmektedir: Bu hem yeni nesiller için hem festivalin hangi şartlarda nasıl başladığını göstermesi bağlamında çok önemli ve gelenekselleşebileceğini umduğum bir açılım olacaktır. Böylece ilk festival ile günümüz festivali arasında bir köprü de oluşturulacaktır…

    a)     Bu çerçevede nostaljik bir etkinlik olarak bir ilk festival partisi düzenlenir.
    b)     İlk festivalin yapıldığı ortamın, konaklanan barakalar, dönemin film afişleri, yaşayan kişileri, film malzemeleri ile otantik bir biçimde canlandırılması sağlanmalıdır.

      c) Açılış kokteyli ve açılış seremonisi yapılır:

    4 – 10 Eylül 1964 yılında yapılan Altın Portakal Film Festivali’nde ödülü alanlara yeniden sembolik ödüller verilir. 
    En İyi Film:Gurbet Kuşları (Halit Refiğ).  En İyi Yönetmen: Halit Refiğ (Gurbet Kuşları).  En İyi Görüntü Yönetmeni: Ali Uğur (Acı Hayat).  En İyi Kadın Oyuncu: Türkan Şoray (Acı Hayat).  En İyi Erkek Oyuncu:İzzet Günay (Ağaçlar Ayakta Ölür ).  En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu: Yıldız Kenter (Ağaçlar Ayakta Ölür). En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu: Ulvi Uraz (Yarın Bizimdir)

    Söz konusu filmlerin hayatta bulunan yapımcı, yönetmen, oyuncu ve teknik ekip katılımıyla ayrı bir bölüm olarak festivalde seyirciyle buluşturulur.

    Bugün hayatta olan (x); Metin Erksan, Halit Refiğ, Türkan Şoray, Ekrem Bora, Nebahat Çehre, İzzet Günay, Yıldız Kenter ve diğer sanatçılar ve ekipten yaşayanlar davet edilir.

    Bu filmler için sanatçı ve yönetmen katılımı ile yeniden gala yapılır. Halk gösterimleri düzenlenir…
    Sanatçıların korteji katılmaları sağlanır.
    ***
    Bir sonraki yıl (47. festivalde) ise ikinci Antalya Film Festivali’ndeki birinci filmler için aynı animasyon ve seremoni düzenlenir.



    FESTİVAL GECESİNDEN BİR BÖLÜM: FİKRİMİN İNCE GÜLÜNÜN RENCİDE EDİLDİĞİ AN! 

    ------------- 

     (x) Proje yazıldığında bugün hayatta olmayan Metin Erksan, Halit Refiğ gibi pek çok kişi hayattaydı ve bunun ne anlama geldiğini projeyi sunduğum tüm kişi ve kurumlar anlayamadılar. Eğer projem sunulduğunda hayata geçirilseydi bu büyük sanatçılar da yeniden onurlandırılmış olacaklar, Altın Portakal tarihi yazılırken bu fark da önemli bir fasıl tutacaktı!

    Boğaiziçi Film Festivali TESİYAP Yapım Destek Fonu Sahiplerini Buldu

    $
    0
    0
    “Boğaziçi Film Festivali Tesiyap Yapım Destek Fonu” bu yılki sahiplerini buldu. Gelen başvuru içerisinden 20 tane asil, 2 tanede yedek proje belirlendi. Başvuruların değerlendirmesini yapan Değerlendirme Kurulu raporunda; birbirinden nitelikli projeleri değerlendirirken çok zorlandığını, Festivalin vizyonuna ve misyonuna uygun olarak projeleri birbiri ile yarıştırma yaklaşımından uzakta bir değerlendirmeye tabi tuttuklarını belirtti.  “Kurulumuz proje dosyalarını; Senaryo, Yönetmen Görüşü, Yönetmen Öz Geçmişi ve Filmografisi, Bütçe ile Finans planı tutarlılığı ve gerçekliği, Proje Uygulama Takvimi gibi kriterlerle değerlendirdi.”
    İlan olunduğu üzere;
    ‘’Kısa film desteğini alan yönetmenler, filmlerini 8 Kasım 2013 tarihine kadar tamamlayıp, festival yönetimine sunacaklardır.’’
    Değerlendirme Kurulu birçok nitelikli projenin 8 Kasım 2013 tarihine kadar tamamlanamayacağı ve bazı projelerin ise hali hazırda çekimleri tamamlanmış projeler olduğu için desteklenmediğini özellikle belirtti.
    Destek verilemeyen çok kıymetli projelere sahip genç yapımcı ve yönetmen arkadaşlarımızın projelerini gerçekleştirebilmeleri için farklı katkıları vermeye açık olduğumuzu belirtmek istiyoruz.
    Sağlanan bu küçük ama etkili olduğunu düşündüğümüz desteğin; ülkemiz, yakın coğrafyamız ve dünya sinemasına büyük katkı sağlayacağını umuyor, destek almaya hak kazanan genç yapımcı ve yönetmen arkadaşlarımızı tebrik ediyor, filmlerini merakla bekliyoruz.
    BOĞAZİÇİ FİLM FESTİVALİ TESİYAP YAPIM DESTEK FONU 2013 SAHİPLERİ
    1.      ADEM BAŞARAN / ORHAN İNCE
    2.      ALACAK / EMRE PEKÇAKIR
    3.      ÖNCE ATLARI VURDULAR / DAMLA KURT
    4.      BİR SENARYO YARATMAK / SEDA KAYA
    5.      BOŞ KÖY / HAKAN HUCUM
    6.      BUZ TUTMUŞ HAYALLER / EMRAH KILIÇ
    7.      DEĞİRMEN / BÜNYAMİN DURANOĞLU
    8.      GULBEROİK MİN NEBİNİ /AY ÇİÇEKLERİ GÖRMESİN BENİ/SEVDA USANOĞLU
    9.      KEDİLER VE KÖPEKLER / SENA SERBEST & DİLARA KURT
    10.  KUŞLARI VURUNCA SEVİNENLERDENDİM, ÖLDÜKLERİNİ GÖRÜNCE AĞLAYANLARDAN  / EMRULLAH ALTUNTAŞ
    11.   NE MARTI KALDI NE YUNUS / FİKRİYE GÜLTEPE  VE GÖKÇE ULU
    12.   OYUN / BÜŞRA BÜYÜKADEM
    13.  PENCERE / ARZU SELİME SEZER
    14.  SARI ÇİÇEK / HÜSEYİN AYDEMİR, SERHAT KILIÇBAY,HASAN AKTAŞ
    15.  SİYAH YAĞMUR /MURAT BEKTAŞ
    16.  SULAR ISINDIĞINDA / ZAFER TOPALOĞLU
    17.  ŞEMSİYE / CÜNEYT KARAKUŞ
    18.  YABANCI / MUZAFFER ÇAĞLAR
    19.  YAĞMUR / CİHAN BOZKAYA
    20.  YUMURTA / SERHAT KARAASLAN

    YEDEK

    1.      ALLI YEŞİLLİ / SEYYİT MEHMET YILDIZ
    2.      AŞİYAN /OSMAN AKA
    Viewing all 176 articles
    Browse latest View live