![]() |
T.C. Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik. |
T. C. Kültür ve Turizm Bakanı Sayın Ömer Çelik’e Açık Mektup
Ödül Alanlar Gayr-ı Resmi Olarak Açıklandı mı?
![]() |
Reha Erdem |
Fatih Ayhan "Deli mi Ne" de kendini aşıyor!
http://istanbulegazete.com/default.aspx?Sayfa=16&t=21.03.2014
Beyoğlu Kontu’ndan ‘Vampirler’ resim sergisi
Güzel ve Çirkin: görsel bir şölen!

Daima Birinciyim :))
Darren Aronofsky’nin Nuh: Büyük Tufan’ı Fos Çıktı
![]() |
Russell Crowe, Darren Aronofsky'nin filminde Nuh'tan çok Batman'in Jokeri'ni andırıyor! |

33. İstanbul Film Festivali Başladı

Festivalin ilk Onur Ödülü, tiyatro ve edebiyat alanında verdiği eserlerin yanı sıra Düttürü Dünya, Çöpçüler Kralı, Hababam Sınıfı, Postacı, Kapıcılar Kralı gibi birçok filmin senaryosuna imza atan, Türkiye sinemasına yıllar boyu emek vermiş senarist Umur Bugay'a verildi. Ödülünü, Bugay'ın yıllar boyu senaristliğini üstlendiği Yazlıkçılar ve Bizimkiler dizilerinin oyuncularından Meral Çetinkaya takdim etti.
Yılmaz Güney’in menajeri olarak başladığı sinema kariyerinde kısa sürede Türkiye sinemasının en başarılı yapımcılarından biri olarak önemli işlere imza atan, Yılmaz Güney ile birlikte kurucusu olduğu Güney Film'in ardından Umut Film'i kuran, Yılanı Öldürseler, Muhsin Bey, Umut gibi birçok filmin efsane yapımcısı Abdurrahman Keskiner'e ödülünü başarılı oyuncu Menderes Samancılar takdim etti.
Festivalin üçüncü Onur Ödülü ise, Cazibe Hanımın Gündüz Düşleri, Fazilet, Rumuz: Goncagül ve Mum Kokulu Kadınlar gibi filmleriyle hafızalarımızda yer etmiş yönetmen, senarist ve yapımcı İrfan Tözüm'e verildi. Ödülü, Tözüm'ün İkili Oyunlar filminde birlikte çalıştığı tiyatro ve sinema oyuncusu Zeliha Berksoy takdim etti. İrfan Tözüm adına ödülünü, eşi Melike Tözüm aldı.
Başta Sezen Aksu, Nil Burak, Onno Tunç, Ajda Pekkan ve Melike Demirağ olmak üzere, çok sayıda müzisyenle çalışmış, Fahriye Abla, Muhsin Bey, Anayurt Oteli, Arabesk, Ağır Roman ve Teyzem gibi filmlere besteleriyle hayat veren Attila Özdemiroğlu'na Sinema Onur Ödülü'nü uzun yıllar birlikte çalıştığı Melike Demirağ takdim etti.
16 yaşında başladığı sinema serüvenine, Türk sinemasının “altın çağı” olarak kabul ettiğimiz 60’larda, yılda yirmi dört film gibi rekor bir sayıyla devam eden; Yılmaz Güney’den Halit Refiğ’e, Atıf Yılmaz’dan Metin Erksan’a, Ömer Kavur’dan Feyzi Tuna’ya, Türk sinemasının usta yönetmenlerin neredeyse hepsiyle çalışmış ünlü oyuncusu Sevda Ferdağ'ın ödülünü yazar Selim İleri verdi.
Festivalin son Onur Ödülü, Türk sinemasının vazgeçilmez karakter oyuncularından, 200’e yakın filmde rol almış, Namus Uğruna'nın yakışıklı delikanlısından, Hanım'ın duygusal kaptanına, Güle Güle'nin Celal’ine birbirinden farklı rollerde aynı ustalığı sergileyen oyuncu Eşref Kolçak'a takdim edildi. Eşref Kolçak'a ödülünü, Güle Güle filmindeki rol arkadaşı, usta oyuncu Yıldız Kenter takdim etti.
33. İstanbul Film Festivali’nin Açılış Töreni, NTV ekranlarından canlı olarak yayınlandı. Tören boyunca büyük ekrandan, sahneye çıkan sanatçılara eşlik eden video klipler, İKSV Stüdyo ekibi Selçuk Metin ve Erman Pehlivan tarafından hazırlandı. Törenin sahne yönetmenliğini ise Yekta Kara üstlendi.
Açılış töreninin ardından 33. İstanbul Film Festivali, ünlü İngiliz yönetmen Stephen Frears’ın, başrollerini Steve Coogan ve Judi Dench'in paylaştığı, birçok dalda Oscar adayı olan son filmi Philomena / Umudun Peşinde'nin gösterimiyle başladı. Umudun Peşinde festivalin “Akbank Galaları” bölümü kapsamında izleyicilerle buluşacak.
Festival 5 Nisan Cumartesi günü başlıyor; İstanbul’da 16 gün sinema var!
5 Nisan Cumartesi günü ilk gösterimlerle başlayacak 33. İstanbul Film Festivali, 20 Nisan’a kadar Beyoğlu Atlas, Beyoğlu Beyoğlu, Pera Müzesi, İstanbul Modern, Citylife City’s, Ortaköy Feriye ve Kadıköy Rexx olmak üzere 8 salonda izleyicilerle buluşacak. Festival, sinemaseverlere 20’nin üzerinde bölümde 200’ü aşkın filmin yanı sıra usta sinemacıların katılacağı söyleşiler, atölye çalışmaları ve sinema dersleriyle dolu dolu iki hafta yaşatacak.
Sinemaseverler bu yıl festival programına festivalin resmi web sitesi film.iksv.org’un yanı sıra İKSV Mobil uygulamasından da ulaşabilecek. Vodafone Red’in katkılarıyla geliştirilen İKSV Mobil uygulaması AppStore ve Google Play’den ücretsiz olarak indirilebiliyor. Festivalle ilgili gelişmeler, festivalde yarışacak filmlerin yönetmenleriyle röportajlar ve daha birçok güncel bilgi ise, festivalin Facebook ve Twitter sayfalarına ek olarak istfilmfest.tumblr.com adresindeki festival blogundan takip edilebilecek.
Festivalin ilk haftasonunda, yönetmen ve oyuncuların katılımıyla gerçekleştirilecek gösterimlere ve söyleşilere dikkat! Festivalin, Türkiye’de sinemanın 100. yaşına özel hazırladığı “Bu İkiliye Dikkat” bölümüne paralel olarak düzenlediği "Türkiye'de Sinemada Neler Oluyor?" söyleşi dizisinin ilki “Türk Sinemasında Fantastik ve Korku” söyleşisi, 5 Nisan Cumartesi günü saat 16.00’da, Engin Ertan ve Can Evrenol’un katılımıyla İstanbul Modern’de yapılacak. Kazım Öz ve Emin Alper’in konuşmacı olduğu "Politik Sinemamız Ne Durumda?" söyleşisi ise 6 Nisan Pazar günü 16.00'da İstanbul Modern’de yapılacak. Söyleşilerin yanı sıra 6 Nisan Pazar günü dört filmin gösterimine filmlerin yönetmen ve oyuncuları da katılıyor. Ningen filminin yönetmenleri Çağla Zencirci ve Guillaume Giovanetti, Feriye Sineması saat 13.30; Bir Tuğra Kaftancıoğlu Filmi'nin yönetmenlerinden Emre Akay Beyoğlu Sineması saat 16.00; Şiddet Güzeli filminin yönetmeni Alexandros Avranas ve oyuncusu Eleni Rossinou Atlas Sineması saat 19.00, Medealar filminin yönetmeni Andrea Pallaore ise Feriye Sineması saat 19.00 gösteriminde izleyicilerle buluşacaklar.
33. İSTANBUL FİLM FESTİVALİ YAŞAM BOYU BAŞARI ÖDÜLÜ POLONYALI YÖNETMEN ANDRZEJ WAJDA’YA

Çağdaş Polonya sinemasının öncüsü Andrzej Wajda, daha çok kendi kontrolleri dışındaki toplumsal veya siyasal olayların kıskacına yakalanmış insanların açmazını sinemaya aktarmasıyla biliniyor. Polonya’da yeni bir kültürel ve siyasal iklim yaratılmasına katkıda bulunan Wajda, İkinci Dünya Savaşı’nda, Katyn katliamı sırasında öldürülen bir süvari subayının oğluydu. Henüz 16 yaşındayken Direniş’e katılan Wajda, savaş bitince Krakow’da güzel sanatlar okuyarak ardından Lodz Sinema Okulu’nda eğitimine devam etti. Pokolenie / Bir Kuşak (1954) adlı ilk filmiyle başlayıp Varşova Ayaklanması hakkında yapılan ilk film Canal / Kanal (1956) ile devam eden ve başyapıtı Popiół i diament / Küller ve Elmas (1958) ile tamamlanan üçlemesi, savaşın yol açtığı toplumsal ve psikolojik acıları anlatıyor. Bu filmleriyle Polonya ekolünü başlatan Wajda, ilk kez diğer ülkelerin seyircilerine de ulaşmayı başararak, 1970’ler başında kendi film birimi “X”i kurdu. Agnieszka Holland ve Ryszard Bugajski’nin de aralarında olduğu genç sinemacıları çevresine toplayan yönetmen, siyasi olarak “zor” sayılan projeleri hayata geçirmek için kendi uluslararası saygınlığından yararlandı. Wajda, 2000 yılında sayısı 35’i aşan filmleri için Onur Oscar’ına layık görüldü.
Film Festivali bu yıl, Polonya–Türkiye arası diplomatik ilişkilerinin tesisinin 600. yıldönümü ile ilgili kutlamaların kültür programı çerçevesinde, Adam Mickiewicz Enstitüsü'ne bağlı bir dijital platform olan Culture.pl ile işbirliği içinde, Polonya filmlerine ve Polonyalı sinemacılara ayrı bir yer ayırıyor. Bu kapsamda ünlü yönetmen Andrzej Wajda’nın son filmi Walesa: Man of Hope / Walesa da, festival programının “Ustalar” bölümünde ilk kez İstanbullu sinemaseverlerle buluşacak. Walesa: Man Of Hope. / Walesa’nın diğer gösterimleri 14 Nisan Pazartesi günü 13.30’da ve 20 Nisan Pazar akşamı 19.00’da Nişantaşı Citylife (City’s)’de olacak.
Efsane yönetmen Andrzej Wajda’nın Robert Wieckiewicz, Agnieszka Grochowska ile Iwona Bielska’nın başrollerini paylaştığı son filmi Walesa: Man Of Hope / Walesa, Nobel Barış Ödülü sahibi Lech Walesa’nın haklarını savunan bir dok işçisinden önce Dayanışma Sendikası liderliğine, oradan Polonya’nın cumhurbaşkanlığına uzanan benzersiz yolculuğunun hikâyesini anlatıyor. Polonya’nın En İyi Yabancı Film Oscar adayı olan ve ilk gösterimini Venedik Film Festivali’nde yapan Walesa, sinema eleştirmenleri tarafından da yılın en iyi politik filmlerinden biri olarak gösteriliyor.
İstanbul Film Festivali ödülleri sahiplerini buluyor
Festival bitti
Fahrettin Sepetçioğlu, "Dünü, bugün çizdim!"

ANKARA ULUSLARARASI FİLM FESTİVALİ “ONUR ÖDÜLLERİ"
Ankara Uluslararası Film Festivali bünyesinde verilecek,Dünya Kitle İletişimi Araştırma Vakfı özel ödülleri açıklandı. Buna göre, “Aziz Nesin Emek Ödülü” Hülya Koçyiğit’e,“Kitle İletişimi Ödülü” Sevda – Cenap And Müzik Vakfı’na ve “Sanat Çınarı Ödülü” ise Meriç Sümen’e verildi.
Bu yıl 25.si düzenlenen Festivalde “Onur Ödülleri”İrfan Demirkol’un başkanlığındaki Vakıf Yönetim Kurulu tarafından kendi alanlarında öne çıkan kişi ve kuruluşlara veriliyor. Bu çerçevede “Aziz Nesin Emek Ödülü”, “1963 yılında “Susuz Yaz” filmiyle başlayan sinema oyunculuğu kariyeri boyunca canlandırdığı her karakterle gösterdiği üstün başarısı, kazandığı ödülleri, Türk sinemasına yapmış olduğu yadsınamaz katkısı” nedeniyle “Devlet Sanatçısı” Hülya Koçyiğit’e verildi.
Dünya Kitle İletişimi Araştırma Vakfı, “Kitle İletişimi Ödülü”nün ise Sevda – Cenap And Müzik Vakfı’na verilmesini kararlaştırdı. Vakıf, ödülün gerekçesinde,“ülkemizde polifonik müziğin geniş halk kitleleri tarafından sevilip benimsenmesi amacıyla düzenlediği konserler, festivaller, verdiği ödüller ve burslar, yayınladığı kitaplar ve müzik albümleriyle sadece müzikte değil tüm sanat disiplinlerinde sanatseverlere sunduğu etkinlikler”nedeniyle bu ödülün Mehmet Başman nezninde Sevda – Cenap And Müzik Vakfı’na verildiğini açıkladı.
“Sanat Çınarı Ödülü” ise ünlü balerin, “Devlet Sanatçısı” Meriç Sümen’in oldu. Meriç Sümen bu ödülü,“Türk bale sanatının gelişmesi ve geniş halk kitleleri tarafından benimsenmesi için rol aldığı yapımlarda gösterdiği olağanüstü sahne başarısı, uluslararası arenada ülkemizi büyük başarıyla temsil ederek bizi gururlandırması, yönetici ve eğitmen olarak da genç nesillerin yetişmesine sağladığı katkı” nedeniyle aldı.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Daire BaşkanıAbdurrahman Şen: “İstanbul dünyanın kültür merkezidir".
ESKADER’in düzenlediği Bâbıâli Sohbetleri’nde konuşan İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Daire Başkanı Abdurrahman Şen, İstanbul’un kültür varlıklarını ön plana çıkarmak için yaptıkları çalışmalardan bahsettiği konuşmasında, “İstanbul kültürel anlamda dünyanın merkezidir. Bunu bütün dünyaya göstermemiz gerekiyor.” dedi.
Edebiyat Sanat ve Kültür Araştırmaları Derneği (ESKADER), Timaş Kitapkahve’de düzenlediği Bâbıâli Sohbetleri kapsamında unutulmaz bir programa daha imza attı. İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Daire Başkanı Abdurrahman Şen’in “İstanbul’da Kültür Sanat Hayatı” başlıklı sohbetini, basın yayın dünyasının önemli isimlerinin içinde bulunduğu kalabalık bir dinleyici grubu takip etti.
Konuşmasında başkanlığını yürüttüğü birimin devam etmekte olan ve hayata geçirmeyi planladığı projelerinden bahseden Abdurrahman Şen, İstanbul’un sahip olduğu kültürel dokuyu en iyi şekilde yansıtabilmesi için geniş çaplı ciddi çalışmalar yapılması gerektiğini vurguladı.
KÜLTÜR SANATIN İÇİNDEN GELEN BİR BAŞKAN
Programın açılış konuşmasını yapan ESKADER Başkanı Mehmet Nuri Yardım, Abdurrahman Şen’in uzun yıllar gazetecilik mesleğinde emek vermiş, tiyatro ve sinemada söz sahibi bir isim olduğunu kaydederek, “İstanbul’da kültür sanat hayatı sorulduğunda Abdurrahman Şen, buna en iyi cevap verecek isimlerden biridir. Hem yıllara dayanan kültürel altyapısı hem de şu sıralar bulunduğu konum Şen’i bu alanda en yetkin isimlerden biri yapıyor.” dedi.
TÜRKİYE’NİN KÜLTÜR BAŞKENTİ
“Uzun yıllar boyunca, şu anda bulunduğum konumdaki birçok kişiyi ziyaret edip proje teklifleri yapmış biri olarak bana gelen projeleri değerlendirdiğimde karşımdakinin ne hissettiğini çok iyi biliyorum ve onların sıkıntılarını çok iyi anlıyorum.” diyerek sözlerine başlayan İBB Kültür ve Sosyal İşler Daire Başkanı Abdurrahman Şen, bugün başkalarının projelerini değerlendirirken işleyen formaliteler yüzünden zaman zaman yanlış anlaşıldığını, ancak kurumsal yapının gerekliliklerinden dolayı bu beklemelerin mecburi olduğunu ifade etti ve şunları söyledi:
“Bugün kültür için çok şey konuşuluyor. Artık ülkeler birbiri ile çok ciddi sebepler hariç savaşmak zorunda kalmıyor. Çünkü bir ülkenin kültürünü teslim aldıysanız ve kendi kültürünüzü empoze ettiyseniz, artık onunla savaşmanız gerekmez, çünkü o sizindir. Ünlü yönetmen Halit Refiğ bu konuda son derece önemli tespitler yapmış, dinî ve geleneklerimizi yansıtan filmlerde Türk müziği enstrümanlarının kullanılması gerektiğini söylemişti. Yenikapı kazılarının ardından tarihi 8.500 yıl öncesine giden İstanbul’un kültür ve tarih varlıklarının savunucusu ve koruyucusu olmamız gerekiyor. Bu şehre sesi yayılan bütün nağmeler bizimdir, bizdendir. İstanbul Türkiye’nin kültür başkentidir. Her yerinde kültür solunan bir şehirdir.
İSTANBUL’UN KÜLTÜR DOZU
2011 yılından bu yana Kültür ve Sosyal İşler Daire Başkanlığı olarak yürüttükleri çalışmalardan ve elde ettikleri istatistiklerden yola çıkarak İstanbulluların kültürel faaliyetlere ilgisi konusunda bilgiler veren Abdurrahman Şen, “Şehir tiyatrolarının seyircisi yüzde 54’ten yüzde 82’lere kadar yükselmesine rağmen ortalama 60 bin civarında tiyatro seyircimiz var. Gazete ve kitap satışlarımıza baktığımızda da durum pek iç açıcı değil. Yaşadığımız sosyal ve siyasi travmalara bağlı olarak kitapla aramızın açık olduğu bir gerçek. Şu anda bulunduğumuz meclislere benzer toplantıları takip edenler de birkaç yüzü geçmiyor. Geniş kapsamlı anma toplantılarında da kültürel tasanın azaldığını görüyoruz.” dedi. Kültür ve Sosyal İşler Daire Başkanlığı hakkında muhteva ve işleyişe yönelik bilgiler veren Şen, sözlerini şöyle sürdürdü:
İSİM KEŞMEKEŞİ
“Kültür ve Sosyal İşler Daire Başkanlığı, Kültür A.Ş. ile karıştırılıyor. Oysa bu iki birim birbirinden tamamen farklı bir işleyişe sahiptir. İstanbul kendi çapında kendi misyonu olan bir şehir. Başkanlık olarak hazırladığımız bütün kültürel etkinliklerde bu altyapıyı dikkate alarak hareket ediyoruz. Başkanlığımızın adının içinde ‘sosyal’ kelimesinin bulunması yüzünden sosyal yardım talep edenlerle karşılaşıyoruz. Hatta yurt dışından bile böylesi talepleri dile getiren telefonlar alıyoruz. Başkanlığın adı, ‘Kültür İşleri Daire Başkanlığı’ olmalı ve sadece kültür işlerini yürütmeli. Bu konuda bir isim değişikliğine gidilmesini umuyoruz. Kültür çalışmaları için çok sayıda yabancı konuk ağırlayan bir kurumuz. Kültür meselesi, kendine yakışır mekânlarla desteklenmeli. Şu anda böyle bir mekâna sahibiz. İstanbul’un bir kent müzesi ve kütüphanesine ihtiyacı var. Bunun yanı sıra edebiyat ve müzik gibi sanat dalları için de hususi müzeler kurulması gerekiyor ve bununla ilgili devam eden çalışmalarımız var. Bir önceki günden daha iyisini yapmaya çalışmamız lazım. 2011 yılından itibaren yılda 1.400 kadar olan etkinlik sayısını 3 binlere kadar ulaştırdık.”
ŞEHRE UYGUN DEV ORGANİZASYONLAR
Almanya ile yaptıkları görüşmeler neticesinde Avrupa’da her şehrin karakteristiğine uygun bir kültürel faaliyete evsahipliği yaparak o faaliyetin şehirle bütünleştirildiğini fark ettiklerini belirten Abdurrahman Şen, İstanbul’un dünya çapında bir organizasyonla kendi karakteristiğine uygun bir kültürel fonksiyonla anılması gerektiğini ve Nobel gibi yine dünya çapındaki bir ödül çalışmasına evsahipliği yapmasının artık bir zaruret olduğunu vurguladı. Sinema ve tiyatronun resmi literatürüne göre 2014’ün 100. yıl kutlamaları çerçevesinde Ekim ayından itibaren etkinliklerin hız kazanacağını aktaran Şen, “Geçtiğimiz yıl özel tiyatrolara destek vermeye başladık. Önümüzdeki dönemde bunu genişleterek sürdürmek istiyoruz. Kendilerini geliştirebilecek tiyatro gruplarına fırsat sunmak istiyoruz.” dedi. Gösteri Sanatları Merkezi’nden yetişen tiyatrocuları, Başkanlık bünyesinde istihdam etmeyi amaçladıklarını anlatan Abdurrahman Şen, bu bağlamda müze tiyatro projesiyle geleneksel tiyatromuzu yeni nesillere doğru şekilde ulaştırmayı hedeflediklerini dile getirdi.
BASIN FAALİYETLERE İLGİSİZ
Gösteri Sanatları Merkezi’nin çalışacağı bina da geleneksel tiyatromuz ile batı tiyatro klasiklerinin tamamının yer aldığı ve halka açık olacak bir tiyatro kütüphanesi tasarısından da bahseden Abdurrahman Şen, “TRT arşivlerinden ve geleneksel tiyatromuzu temsil eden usta tiyatrocularımızın arşivlerinden faydalanmak istiyoruz. Sinema ve tiyatro söz konusu olduğunda senaryo ve metin sıkıntısından sık sık söz edilir. Bunu gidermek için metin yazarlığına da eğilmek istiyoruz.” dedi ve sinema ile tiyatro için yapım desteği konusunda bir çalışma yapacaklarının da müjdesini verdi. Hazırlıkları devam eden bir kültür çalıştayı veya şurası ile Kültür ve Sosyal İşleri Daire Başkanlığının fikir mütalaasında bulunmak istediğini söyleyen Şen, “Bir tek kişinin fikirleri doğrultusunda karar almaktan kaçınıyoruz. Ortak akıl ile yol almak istiyoruz.” dedi. Bütün bu yoğun çalışmalara imza atan İstanbul gibi bir şehrin kültür faaliyetlerini yöneten kurumun çalışmalarına basının son derece ilgisiz olduğuna dikkat çeken Abdurrahman Şen, “Bütün basın yayın kurumları ile yaptığımız faaliyetlerin detaylı duyuru bültenleri paylaştığımız halde, basının umursamazlığı ile karşı karşıya kalıyoruz. Bu konuda basının kültüre ve sanata ilgisizliğinin büyük payı olduğu bir gerçek.” dedi. Abdurrahman Şen’i program sonunda dinleyicilerin sorularını cevapladı, sonuna kadar büyük bir ilgi ile takip edilen toplantı hatıra fotoğrafları ile son buldu.
Şen'in sohbetini, Gazeteci, şâir, film eleştirmeni Coşkun Çokyiğit, muharrirler Osman Akkuşak ve Üstün İnanç sanatçı Prof. Dr. Zeki Kuşoğlu, Ahmet Özdemir, Mehmet Cemal Çiftçigüzeli, Yönetmen, seharist, yapımcı ce eski gazetece İsmail Güneş, TV editör şapımcı Harun Yöndem, yazar Ekrem Kaftan, Süleyman Karakuluk, Sabri Gültekin, İsmail Yeşilbağ ve daha birçok kültür sanat insanı takip etti.
Elif Sönmezışık (Sanatalemi.net)'den özetlenmiştir.
ABD'nin Gölge Ajan'ı Ruslara Kök Söktürüyor
Gelelim çözümlememize: Hollywood sinemasının bayatlamış kalıplarını kullanan ve hiçbir yenilikçi tarafı bulunmayan Jack Ryan: Gölge Ajan, hafta sonu patlamış mısır yiyerek seyredilecek filmlerden. Konu tahmin edilebilir ve sonu daha başından belli olduğu için "Ne olacak?" diye merak etmek yerine devamlılık ve mantık hatalarını bulmaya çalışanların daha fazla eğlenebileceğini düşünüyorum. Mesela Ryan, ABD'den Rusya'ya gelip bir otel odasında dev gibi bir zenciyi öldürdükten, bir tam gün boyunca hiç uyumadan kaçıp kovalamaca içine girdikten sonra yeniden uçağa binip Rusya'dan Amerikaya döner… Ülkesindeki Rus ajanlarını bertaraf eder. Tabii seyirci de "Bu senarist, jet lag diye bir kavram duymamış mı?" diye kahkahalarla güler!
FİLMİN CİDDİ TARAFLARI
Filmin ciddi tarafı ise şu: Hollywood, Kızıl Rusya'nın yerini renksiz Rusya'nın almasıyla "Soğuk Savaş"ın travmatik ve gri dünyasında kamera gezdirmeye neredeyse ara vermişti. Rusya'nın yeniden güçlenip dünya politikalarına Amerika ve Avrupa’nın çıkarları hilafına itirazlar koymaya başlamasından sonra yeniden eski konularına dönmeye başladı. Ancak bu yeni savaş artık eskisi gibi üçüncü ülkelerde değil, (Türkiye'ye füze konuşlandırılmasını ve ardından yaşanan "Küba Krizini" hatırlayın… James Bond’un İstanbul dâhil dünyanın bütün merkezlerinde at koşturmasını hatırlayın… Son dönem Hollywood sinemasının Orta Doğu ve Afganistan ve biraz da Çin’de kamera gezdirdiğini hatırlayın…) doğrudan ilgili ülkelerin evlerinde yaşanmaya başladı. İlerleyen zamanlarda Jack Ryan: Gölge Ajan çapsızlığında değil, daha ciddi yapımlarda yenidünya düzeni için birbirini yiyen ülkelerin gözü kara ajanlarının filmlerini izleyeceğiz gibi görünüyor. Ve tabii bir filmi çok çok ciddiye alırsak, sadece Hollywood’un değil sıradan Amerikalıların da şuuraltına yerleşmiş Kızıl Rusya korkusunun yeniden filizlendiğine bile ihtimal verebiliriz.
SAYFAYI BÜTÜN GÖRMEK İÇİN TIKLAYIN!
İSMAİL GÜNEŞ: Sinema Sektörü Yeni Yasayı Bekliyor!
"Bugüne kadar verilen 25 milyon liralık destek sektörümüzü kanatlandırdı ama sinemamızın uçabilmesi ve dünyanın en güçlü sektörleri karşısında dik durabilmesi için mutlaka artı 25 milyon lire dehe destek görmesi gerektiğini düşünüyorum.'
İsmail Güneş, bugüne kadar yürürlükte olan sinema yasasının zaman içinde miadını doldurduğunu ve mutlaka yenilenmesi gerektiğini de belirtti.
Sayfayı görebilmek için tıklayınız
http://www.istanbulegazete.com/default.aspx?Sayfa=2&t=21.01.2014
Kış Uykusu'nun Galası Yapıldı
Nuri Bilge Ceylan’ın, 67. Cannes Film Festivali’nde Altın Palmiye için yarışan yeni filmi “Kış Uykusu”nun galası; 16 Mayıs Cuma günü Festival Sarayı’nda gerçekleşti! Yapımcılığını ZeynoFilm’in üstlendiği, başrollerini Haluk Bilginer, Melisa Sözen ve Demet Akbağ’ın paylaştığı “Kış Uykusu”nun galasına; yönetmen, oyuncular, senarist ve yapımcıların yanı sıra, Cem Yılmaz, Zerrin ve Hira Tekindor, Ayşegül-Ömer Dinçkök gibi Türkiye’den ve dünyadan çok sayıda önemli davetli katıldı. Film ekibi, gala öncesi gerçekleşen fotoğraf çekiminde;Soma'da meydana gelen faciada hayatını kaybeden yüzlerce maden işçisi için “#Soma” yazılarıyla poz verdiler.
6. kez Altın Palmiye için yarışan Nuri Bilge Ceylan’ın“Kış Uykusu” adlı yeni filminin galası; 16 Mayıs 2014, Cuma günü Festival Sarayı’nda gerçekleşti. Galaya,Nuri Bilge Ceylan, başrol oyuncuları Haluk Bilginer,Melisa Sözen ve Demet Akbağ, senarist Ebru Ceylan, yapımcı Zeynep Özbatur Atakan ile filmin diğer oyuncuları, Fransız ortağı Memento Films, Cem Yılmaz, Zerrin ve Hira Tekindor, Ayşegül-Ömer Dinçkök gibi isimler katıldı. Filmin konuk oyuncusuNejat İşler de, geçirdiği ağır rahatsızlık sonrasında ilk kez “Kış Uykusu”nun galasında kameraların karşısına geçerek ekiple birlikte poz verdi.
Zeynep Özbatur Atakan’a ait ZeynoFilm’in ana yapımcılığında Türkiye-Fransa-Almanya ortak yapımı olarak gerçekleştirilen “Kış Uykusu”; 67. Cannes Film Festivali’nin merakla takip edilen filmleri arasında yer alıyor.
Melisa Sözen, Demet Akbağ, Ebru Ceylan ve Zeynep Özbatur Atakan’ı galaya L’Oreal Paris ekibi hazırladı. Dörtlü, saç ve makyaj hazırlıklarının tamamlanmasının ardından, Hôtel Martinez’de düzenlenen mini kokteyldeL’Oreal Paris çalışanlarıyla bir araya geldi.
FIPRESCI, CANNES’DA “KIŞ UYKUSU”NU YANAKLARINDAN ÖPTÜ!
![]() |
Kış Uykusu |
Dünyanın her köşesinden, profesyonel film eleştirmenleri ve sinema yazarlarının oluşturdukları ulusal örgütlerin aynı çatı altında birleşmeleriyle hayata geçen FIPRESCI (Uluslararası Sinema Eleştirmenleri Federasyonu); önemli film festivalleri kapsamında, 3 bölümde bağımsız ödüller dağıtıyor. FIPRESCI’nin 67. Cannes Film Festivali’ndeki jürisinde; Fransa, Türkiye, ABD, Kanada, Çek Cumhuriyeti, İtalya gibi farklı ülkelerden 9 sinema eleştirmeni yer alıyor.
67. Cannes Film Festivali’nde 6. kez Altın Palmiye için yarışan Nuri Bilge Ceylan’ın “Kış Uykusu” adlı yeni filmi; FIPRESCI jürisi tarafından ana yarışma bölümünde ödüle layık görüldü.
Zeynep Özbatur Atakan’a ait ZeynoFilm’in ana yapımcılığında Türkiye-Fransa-Almanya ortak yapımı olarak gerçekleştirilen, başrollerini Haluk Bilginer, Melisa Sözen ve Demet Akbağ’ın paylaştığı, senaryosunu ise Ebru Ceylan’ın yazdığı “Kış Uykusu”; 67. Cannes Film Festivali’nin merakla takip edilen filmleri arasında yer alıyor.
www.zeynofilm.com - twitter.com/kisuykusufilm
Kış Uykusu Nuri Bilge Ceylan'a, Ceylan, Türkiye’ye Altın Palmiye getirdi

İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Tiyatro Ekibi, Gogol'ün "Palto"sundan doğuyor!
Bugün, hayatımın en güzel günlerinden biriydi. Oğlum Çağrı Çokyiğit'in de dahil olduğu İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Tiyatro Grubu, Reşat Nuri Sahnesi'nde Gogol'un meşhur Palto oyununu canlandırdılar. Rus edebiyaçılar, "Hepimiz Gogol'un paltosundan çıktık!"derler ya! İsimlerini sayacağım genç ve yetenekli kadro ümit ediyorum ki, Türk Tiyatrosu'nun geleceği için Palto'dan fırlayarak Anadolu'muzun sahnelerinde harikalara imza atarlar...
İşte o ekip:
Özge Şahin - Çağrı Çokyiğit (Akakiy Akakiyeviç), Büşra Gündoğdu, Özgün Coşkun, Afranur Ateş, Betül Aydın, Asena Serdaroğlu, Merve Canatar, Feride Kara, Eda Doğan, Emre Karaman, Mert Ekşioğlu, Nermin Özgür, M. Ece Tülüce, Seda Sırmasaç, Özcan Aslan, Aslı Bal.